Dünyada bilimsel ve tıbbi hipnozu en fazla kullanan tıp mensupları dişhekimleridir. Hipnozla tedavi yapan hekimler arasında yüzde 40 oranıyla dişhekimleri önde gelmektedir. Bilimsel ve yasal anlamda 1958 yılından beri tıbbi amaçlarla hipnozun resmen kabul edildiği Amerika Birleşik Devletlerinde faal 5 tıp kuruluşunun 3 tanesi dişhekimlerine ait kuruluşlardır. Dişhekimlerinin bu büyük oranı ve uygulamayı başarmaları rastlantı değildir. Dişhekimleri, kendi çalışma alanlarında anestezi ve cerrahi müdahaleler yapmaya yetkili olup, ayrıca dişhekimi korkusu gibi konularda, bulantı refleksinin kontrol altına alınması, ağız içi ve dışı aparatlara alıştırılması, ağrı, anestezi ve alerjik hastaların tedavilerinde, parmak, dudak emme, tırnak kemirme, çene gıcırdatma gibi psişik sorunları çözmek için tek başlarına hipnozu kullanma rahatlığına sahiptirler.
Hasta hekim ilişkisinde fotöy (dişhekimi koltuğu) korkusu diye tanımladığımız korkular nedeniyle tedaviden kaçan ve dayanılmaz ağrılar karşısında zoraki teslim olup dişini kaybeden, ikinci bir ağrıya kadar bir daha uğramayan korkaklar çoğunluktadır. Onlara göre diş tedavisi ağrılı, acılı, can yakan, bir çalışmadır. Bu anlayış ve yaklaşım bazı kırsal kesimde büyüklerin iğneciye, dişçiye gideceğim gibi yanlış yaklaşımlarıyla değişmez bir korkuya dönüşmektedir. Kişi olgunluk çağına eriştiği halde olağan kontrollerden kaçmaktadır. Bu tür korkan gruptan, kendi sağlığı gereği tedavi olması gerektiğine inananlardan, hipnozu tanıdıktan sonra aklı yatanlarla yapılan birkaç seanslık tedaviden sonra yüzde 90 oranında korkunun giderilmesi mümkün olmaktadır. Kişi evindeki koltukta gibi dişhekimi koltuğunda oturtabilmektedir. Tedavi boyunca sıkılmamakta, uzun süre ağzı açık kalsa da yorulmamakta, ağrıya karşı direnci arttığından basit ağrıları algılamamakta, bulantı refleksini denetleyebilmekte, operasyonlar sırasında tükürük düzeyi, kanama miktarı azalmaktadır. Hekimin verdiği talimatları yerine daha kolay getirebilmekte, kısacası rahat ve huzur içerisinde sağlıklı bir ağız yapısına kavuşmaktadır.
Dişhekimliğinde Hipnoz (Hipnodonti)
Hipnodonti sadece hipnoanestezi altında diş çekmek değildir. Aslında hipnoza giren hastaların ancak %20si diş çekiminin sağlanacağı kadar derin transa girebilmekte, asıl büyük çoğunluk, diş çekiminden başka konularda hipnozdan yarar sağlamaktadır. Hastaların başında dişhekimi korkusu gelmektedir. Hastanın bu korkusunun giderilmesi ve fotöye hiçbir korku duymadan oturmasının sağlanması bile büyük başarıdır. Ayrıca, diğer tıp branşlarına göre dişhekimleri hastalarının daha büyük bir yüzdesine hipnoterapi uygulama şansına sahiptir, çünkü hasta zaten ağrıdan ve korkudan kurtulmak için çareler aramaktadır ve her türlü öneriyi incelemeye hazırdır.
Genellikle hastalar dişhekiminin söylediklerini yerine getirmeye alışıkdırlar. Ağzınızı açınız, kapayınız, ısırınız, gibi telkinleri kabul etmeleri büyük avantajdır. Hafif bir transın bile elde edilmesi, hastanın rahatlaması, gevşemesi, korkularını yenmesi için yeterlidir. Dişhekiminin hastaları genellikle psişik yönden normal kişilerdir. Nörotiklerde görülen hipnoza direnç söz konusu olmadığından, bir psikiyatriste göre başarı oranı daha yüksektir. Dikkat edilmesi gereken nokta hipnozun kontrendike olduğu psikozların ayırımını yapmaktır. Çünkü hipnoz psikoz eşiğinde olan kişilerin psikoza girmesine sebep olabilir.
Dişhekimliği Tedavilerinde Hipnodental Uygulamalar
Hızla değişen ve gelişen psikolojik yaklaşımlar, hasta-hekim ilişkilerine yeni boyutlar kazanmaktadır. Önce insan ilkesinden yola çıkıldığında; oral kavite ile ilgili pek çok sorunun çözümünde ve ağız-diş sağlığının kazanılmasında psişik faktörler hastaya kolaylıklar sağlar. Yaşayarak veya işiterek kazanılan dental fobiler insanoğlunu tedaviden kaçırmaktadır.
Ta ki; dayanılmaz ağrı ve sıkıntılar, yaşamı karartıncaya kadar. Can havli ile fotöye oturan hasta, acil sorunun çözümünden sonra ikinci bir ağrıya kadar hekimden kaçmaktadır. Dişhekimi fobisi, insanların ağız sağlığını tehdit edici boyutlara ulaşabilir. Bu fobi yüzünden dişhekiminden uzun süre kaçan hastalar, çeşitli sorunlarla karşılaşırlar. Genellikle bu fobinin sebebi, kendisi veya bir yakının geçirdiği kötü bir deneydir. Uzun süren ağrılı bir deneyim ardından, her geçen gün endişe katlanarak büyür ve sonuçta fobi oluşur. Artık hasta istese de tedavisinin yaptıramayacak hale gelir.
Oral kaviteyle ilgili davranış bozuklukları diş tedavisinin yapılmasında büyük bir engel olabilir. En sık görülen sorunlar, diş tedavisinin yarattığı anksiyete ve korkudan kaynaklanır. Bazı hastaların anksiyetesi o kadar fazla olur ki, rutin diş tedavisi sırasında yapılan tüm girişimler olanaksızlaşır (Berggren ve Karlson 1986, Eli ve Klienhauz 1985, Eli, Klienhauz ve Bar-Gil 1983, Klienhauz, Eli ve Rubinstein 1985, Milgrom, Weinstein, Klein-Knecht ve Getz 1985). Bu tür hastalar için tanımlanan tedavi teknikleri; genel anestezi, nitrözoksit (N2O), davranış tedavisi, gevşeme ve hipnozdur (Berggren ve Karlson 1986, Berggren ve Linde 1984, Eli ve Kleinhauz 1985, Eli, Kleinhauz ve Bar-Gil 1984, Eli ve arkadaşları 1983, Kleinhauz ve arkadaşları 1985, Milgrom ve arkadaşları 1985, Todd ve Walker 1980).
Hipnorelaksasyon ve hipnoz bu tür hastalarda çeşitli davranış tekniklerinin uygulanması için güçlü yöntemlerdir.
Korku Ve Kaygı
Problem:
Dişhekimliğinde korku ve kaygı yaygın bir problemdir. Yapılan bir çalışma, diş hastanelerinde tedavi gören hastaların %46sı, genel diş uygulamaları ve cerrahi operasyonlar sırasında kaygı içinde olduklarını göstermiştir.
Geleneksel Yönetim:
Dişhekimi korkusu ve kaygısı olan hastalar geleneksel yöntemlerde pek çok tekniklerden yararlanmaktadır.
Yönetim işinde iki anahtar özellik şunlardır:
Klinisyen lokal anestezi ve gerekiyorsa ilaç tedavisinin etkili kullanımına olanak verecek çocuğun kendisini rahat hissedebileceği bir çevre yaratır. Yukarıdaki durumun başarısız olması halinde son çare olarak genel anestezi kullanılır.
Kaynak: pozitifdegisim.com