90’lı yılların sonunda dijital panoramik röntgenlerle tanıştık. Şimdi RVG’lerin ve fosfor plak tarayıcıların yerine geçiyorlar. Cone beam tomografiler ise, implant çalışmalarının olmazsa olmazı olma yolunda ilerliyorlar.
YUSUF ARPACIOĞLU
Makina Mühendisi
Yeni teknoloji her zaman önce askeri sektörde, daha sonra sağlık sektöründe kullanılır. Panoramik röntgenler de ilk kez, Amerikan ordusunda askerlerin genel ağız sağlığı bakımını hızlandırmak amacıyla geliştirilmişti. Çünkü 18 ağız içi röntgen çekmek yerine 1 panoramik röntgen ile genel bir görüş elde edebiliyorlardı. 1985- 90 yıllarında ise UTHSC (University of Texas Health Science Center)’de ilk dijital panoramik röntgenler geliştirildi. Dijital panoramik röntgenler, düşük radyasyon dozajı, hızlı görüntü alımı ve hasta konforu açısından bir devrimdi. Ve 90’lı yılların sonlarından itibaren, çeşit ve marka sayısını da artırarak, diş sektöründe yerini sağlamlaştırdı.
Dijital panoramik röntgenler; C-kolu olarak adlandırılan, x-ray jenaratörü ve karşısında dijital sensörü barındıran mobil kısmın, hastanın başı etrafında dönerek, görüntüyü bilgisayara aktarmasıyla çalışırlar. X-ray jenaratöründen gelen radyasyon ile dijital sensör, üzerindeki piksellerde oluşan görüntüyü elektrik sinyaline dönüştürerek saklar, bu sinyaller de yazılım yardımıyla görüntüye çevrilir.
Şu anda sektörde bulunan birçok cihazda, 1970’lerde icat edilen ve ilk dijital panoramik röntgenlerde de kullanılan CCD (Charge-coupled Device) sensör kullanılır. 2000’li yıllardan itibaren ise, görüntüyü alma ve görüntüyü işleme işlemini aynı anda yapabilen ve daha az enerji kullanan CMOS (Complementary metal–oxide–semiconductor) aktif piksel sensörler de yeni bir tercih olarak kullanılmaya başlanmıştır. CCD ve CMOS sensörler silikon maddesinden üretilen sensörlerdir. Fakat silikon sensörler x-ray ışınını direkt olarak elektrik sinyaline çeviremezler. Bu yüzden, sintilatör adı verilen bir katman kullanarak, öncelikle x-ray ışınını görünür ışına çevirirler. Bu çevirme sırasında, elektron dağılımından kaynaklı, görüntüde bozulmalar oluşur ve daha sonra bu bozulmalar yazılımla düzeltilir.
2006 yılında Finlandiya’da, dijital panoramik röntgenlerde kullanılan en yeni nesil sensörler olan “Direct CMOS” sensörler geliştirilmiştir. Bu sensörlerde, silikon maddesi yerine CdTe (kadmium tellürid) isimli yeni nesil bir yarı iletken kullanılır. CdTe, silikonun aksine, x-ray ışınını direkt olarak elektrik sinyaline çevirebilir. Bu sayede sintilatör katmanının kullanımına gerek kalmaz ve bu katman yüzünden görüntüde oluşacak bozunmalardan da kaçınılmış olur. Direct CMOS sensörler, aldıkları net görüntü ve hızlı görüntü işleme yetenekleri sayesinde, aynı sürede, tek katmandan çekilen 15 MB’lık bir görüntü yerine, çok katmanlı ve 450 MB’a kadar çıkan bir görüntü elde ederler. Bu çok katmanlı görüntü üzerinden, en net ve keskin katmanı seçmesi sayesinde de tek katmanda gözden kaçabilecek rahatsızlıklardan ve pozisyonlandırma hataları yüzünden görüntüde oluşabilecek bozulmalardan kaçınılmış olur (Resim 1).
2010 yılında, dijital panoramiği ilk kez geliştiren üniversite olan UTHSC (University of Texas Health Science Center)’nin ve Tokyo’dan katılan 2 üniversite, Hosei Üniversitesi ve Showa Üniversitesi’ nin, yaptıkları bir çalışmada; Direct CMOS sensör kullanılan bir cihazla alınan panoramik görüntü üzerinden, 18 farklı bitewing görüntü alınmıştır. İnceleme sonucu bu görüntülerin birçok durumda, standart ağız içi röntgen görüntülerine kıyasla daha seçilebilir görüntüler olduğunu, bazı durumlarda da standart ağız içi röntgen görüntüleri ile eşdeğer görüntüler olduklarını görmüşlerdir. (Resim 2,3).
UTHSC (University of Texas Health Science Center)’de çalışan ve Uluslararası Dento-Maxillo-Facial Radyoloji Derneği’nin başkanlığını yapan Prof. Dr. Robert Langlais, panoramik röntgenden elde edilen bitewing görüntülerin, RVG ve Fosforplak tarayıcılardan alınan görüntü yerine kullanılması ile ilgili son yıllarda yüzlerce seminer vermiş ve çeşitli dergilerde yazıları çıkmıştır. (DentistryIQ, Dental Product Shopper vs.)
Dr. Langlais’e göre ağız içi röntgen yerine panoramik görüntüden elde edilen bitewing görüntülerin kullanılmasının 6 nedeni şunlardır:
1. Hasta konforu: Panoramik röntgenlerde hasta rahatlıkla pozisyonlandırılır ve 1’den fazla ağız içi röntgen alma gereksinimi, böylece hastanın ağız içine 1’den fazla kez işlem yapılması, engellenir.
2. Diş Hekimi ve asistanlar için kolaylık: Bitewing görüntülerin panoramik görüntüden kolayca elde edilmesi sayesinde; sensörü ve koruyucusunu hazırlamak, periepikal röntgeni pozisyonlandırmak vb. aşamaları ortadan kaldırır, daha kolay bir çekim işlemi sağlar.
3. Hız: Yanlızca saniyeler içerisinde istenilen sayıda ağız içi görüntü oluşturularak, standart ağız içi röntgenler ile harcanan zaman kaybı ortadan kalkar.
4. Diagnoza elverişli görüntü: Bir çalışmada katılımcıların, standart ağız içi röntgenlerle alınan görüntülerde, Direct CMOS panoramik görüntüden alınınan görüntülere göre, daha fazla sayıda çürüğü tespit edemedikleri görülmüştür. Bir tez çalışmasında ise katılımcıların, Direct CMOS panoramik görüntüden alınan görüntüler üzerinde 2.5 kat daha hızlı karar verebildikleri saptanmıştır.
5. Daha az radyasyon dozu: Bir hastada birden fazla kez ağız içi röntgen çekmek yerine, panoramik görüntüden bitewing görüntü almak verilen radyasyonu %40’a kadar azaltabilir.
6. Enfeksiyon kontrolü azalır: Standart ağız içi röntgenlerde hijyeni sağlamak için yapılmak zorunda olan, sensörü kaplamak, kabını çıkarmak, dezenfekte etmek, eldiven değiştirmek gibi aşamalara ihtiyaç kalmaz. Hasta ısırma çubuğuna koruyucuyu takar, ısırır ve çekimden sonra yerinden alır.
Direct CMOS sensörlü panoramik cihazların kullanımı dünyada da popülerleşmeye başlamıştır. Örneğin, ülkemizde de satışı başlamış olan, YOSHIDA markasının 2012 model X-era Smart serisi, Direct CMOS panoramik sensör kullanır ve Japonya’da, panoramik ve tomografi pazarında lider konumuna gelmiştir.
Cone Beam (Konik Işın) teknolojisinin gelişmesi ve bu sayede daha küçük boyutlu tomografi cihazlarının üretilebilir hale gelmesiyle, Dental Tomografi, implant planlama ve uygulama üzerinde yarattığı kolaylıklar ve kesinlik sayesinde, diş hekimlerinin ve polikliniklerin sıklıkla tercih ettikleri bir görüntüleme yöntemi olmuştur.
Panoramik görüntüler çenenin görüntüsünü tam olarak birebir ölçülerde veremezler. Çünkü panoramik görüntü ağzın vertikal lineer kesitlerinin birleştirilmesiyle oluşturulan ve gerçek olmayan bir görüntüdür. Ayrıca panoramik röntgenler, kemik kalınlığı ve çenenin iç tarafındaki kemiğin yapısı ile ilgili de bir yorum yapılmasını sağlayamazlar. Dental Tomografi ile elde edilen 3 eksendeki kesit görüntüler ise; herhangi bir işlemden önce hastanın tüm kemik yapısını, 1:1 ölçülerde incelenmesini ve implant yerleşiminin sanal olarak yapılmasına olanak tanır. Hatta, bu sanal yerleşim tasarımını baz alarak silikon hasta protezleri üretilebilmektedir. Bu protezler sayesinde de implant yerleştirme operasyonları, dişetini açmadan -protezi kılavuz olarak kullanılarak- gerçekleştirilebilmektedir. 2000’li yılların başından beri piyasada olan CBCT(Cone Beam Computed Tomography) cihazları, son yıllarda daha kompakt yapıya gelmiş, panoramik cihazlara entegre ve onlarla aynı boyutta olacak şekilde tasarlanmaya başlamıştır. Bu kompaklaştırma sayesinde, 3 boyutlu tomografiye yükseltilebilen panoramik cihazların yapılmasına da olanak tanınmıştır. Tüm bu gelişmeler, Dental Tomografinin yakın tarihte her muayenehanenin ve polikliniğin vazgeçilmez bir parçası olacağının göstergesidir (Resim 4).
Copyright © Vestiyer Yayın Grubu
Bu makale, PNV Dergisi’nin Mayıs 2014 tarihli, 2. Sayısında yayınlanmıştır.
Metin ve fotoğrafların matbu, dijital ve her türlü basma, çoğaltma ve yayma hakları Vestiyer Yayın Grubu’na aittir.