Türk Toraks Derneği, dünya ve Türkiye gündeminde son günlerin önemli gündem maddelerinden domuz gribiyle ilgili bir açıklama yaptı. TTD Solunum Sistemi İnfeksiyonları Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Abdullah Sayıner, TTD Genel Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Metintaş ve TTD Genel Sekreteri Doç. Dr. Şule Akçay imzasıyla yapılan açıklamada şunlara yer verildi:
Türk Toraks Derneğinin Güncel Konu Domuz Gribi Hakkındaki Görüşü
Domuz gribi H1N1 tipi influenza (grip) virusu ile oluşan bir enfeksiyondur. İlk kez Nisan 2009' da A.B.D.' de saptanmış; ardından mevsimsel özellik nedeniyle, başta güney yarıküre olmak üzere dünyanın pek çok ülkesine yayılmıştır. İlk saptanmasından bu yana, Dünya Sağlık Örgütü' ne bildirilen influenza olgularının yarısından fazlası H1N1 tipindedir. Bununla ilişkili olarak, hastalığın görüldüğü ülkelerde, grip nedeniyle sağlık kuruluşlarına yapılan başvuru, hastaneye yatış sayıları ve ölüm oranları, bu mevsimde
beklenenlerin üstündedir. Şimdiye dek H1N1 enfeksiyonuna bağlı ölüm oranının %0.1 düzeyinde olduğu bildirilmektedir.
Domuz gribi konusunda dünyadaki deneyim 14-16 Ekim 2009 arasında DSÖ tarafından düzenlenen bir toplantıda değerlendirilmiş tir. Veriler, H1N1 enfeksiyonu gelişen hastaların çok büyük bölümünde, hastalığın grip benzeri hafif bir tabloyla seyrettiğini, tedavi gerekmeksizin, bir hafta içinde tümüyle iyileşme sağlandığını göstermektedir. Diğer yandan, temel kaygı giderek hastalığın hızlı ve ağır bir seyir gösterdiği bazı alt gruplarda yoğunlaşmaktadır. Bu hasta gruplarında organ yetmezlikleriyle seyreden ciddi pnömoni (zatürre) veya astım, kronik bronşit, KOAH (kronik obstrüktif akciğer hastalığı) gibi hastalıkların kötüleşmesi izlenebilmekte; bu ciddi klinik tablolar, daha sık hastane ve yoğun bakım birimlerine yatış gerektirmektedir.
Hastalığın ciddi seyrettiği olgularda en sık sorun virusun doğrudan yol açtığı pnömonilerdir. Ayrıca, hastaların %30 kadarında bu virus enfeksiyonuna eklenen başka bir bakterinin (en sıklıkla Streptococcus
pneumoniae ve Staphylococcus aureus) de pnömoniye yol açtığı gözlenmiştir. Pnömoni zemininde gelişen solunum yetmezliği ve şok tablosu ölüme neden olmaktadır.
Dünya deneyimi, ağır H1N1 enfeksiyonunun yol açtığı klinik tablonun mevsimsel gripte gözlenenden belirgin şekilde farklı olduğunu göstermektedir. Ciddi hastalık için üç temel risk grubu belirlenmiştir:
altta yatan önemli sağlık sorunu (KOAH, astım gibi kronik solunum sistemi hastalıkları, diyabet, kronik kalp-damar hastalıkları, bağışıklığın baskılanması) olanlar, özellikle ilk üç ay içindeki hamileler, iki yaş altı
çocuklar. Bu üç grubun dışında, obes hastalarda da ciddi klinik tablolara rastlanmıştır. Son olarak, daha düşük oranda, sağlıklı gençlerde de ciddi hastalık tablosu gelişebilmektedir, ancak bu kişilerde, halen herhangi bir risk faktörü tanımlanamamıştır.
Ağır hastalarda, genel olarak yakınmaların ilk başlamasından itibaren 3-5. günlerde, hızla solunum yetmezliğine ilerleyen bir kötüleşme gözlenmiştir. Halen H1N1 virüsü antijenik yapısında bir değişiklik göstermediği için, hem geliştirilen aşılar hem de eldeki antiviral ilaçlar (oseltamivir,
zanamivir) etkindir. İlaçlarla, klinik tablonun daha hafif seyretmesi ve ölüm riskinin azaltılması mümkün olmuştur. Bir bakteriyel 2 enfeksiyonun eklendiğinin düşünüldüğü olgularda uygun antibiyotikler de kullanılmalıdır.
Advisory Comittee for Immunization Practices (ACIP: Center for Disease Control - CDC- 'ün aşılamadan sorumlu komitesi) Eylül 2009'da yayınladığı duyurusunda aşağıdaki grupların öncelikli olarak aşılanmasını önermiştir: Hamileler, 6 ay -24 yaş arası çocuklar, 6 aydan daha küçük bebeklere bakım veren ya da birlikte yaşayan kişiler, 24-64 yaş arasındaki astım, diyabet gibi kronik hastalığı olan ya da bağışıklık sistemi zayıflamış olan kişiler, sağlık personeli. Hamilelerin aşılanması bebeklerde bir sağlık sorununa yol
açmamakta, aksine annede oluşan antikorların bebeğe de geçerek koruyucu olabileceği bildirilmektedir. Mevsimsel grip aşısı, domuz gribine karşı koruyucu değildir; bu nedenle iki aşının ayrı ayrı uygulanması gereklidir. Mevsimsel grip için risk grubu olduğu bilinen 60 yaş üstü popülasyonda şimdiye dek domuz gribi nedeniyle hastane başvurularının görece düşük olduğu gözlenmiştir. Bunun, bu yaş grubunun önceden geçirdiği enfeksiyonlardan kazandığı bağışıklıkla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle,
domuz gribi aşılamasında öncelikli gruplar arasında yer almamaktadır.
H1N1 aşıları halen A.B.D., Avustralya, Çin ve pek çok Avrupa ülkesinde ruhsat almış ve uygulanmaya başlanmıştır. Diğer birçok ülkede de kısa sürede uygulanması beklenmektedir. Ancak, toplam üretim kapasitesi ihtiyacı karşılamada yetersiz kalabilmektedir; bu nedenle, ülkemizde de aşı ihtiyacı
zaman içinde karşılanacaktır ve risk gruplarının sırayla aşılanması planlanmaktadır. Tüm ülkeler ruhsatlama sürecinde, aşıların etkinlik ve güvenliliğini dikkatle incelemektedir; ancak, pandemik virusun yeni bir virus olması nedeniyle, halen klinik ve laboratuar izlem çalışmaları sürmektedir. Bugüne dek tamamlanan çalışmalarda, üretilen aşıların mevsimsel grip aşıları kadar güvenli olduğu gözlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), aşının uygulandığı tüm ülkelere, uygulanan popülasyonun etkinlik ve
güvenlilik açısından izlenmesini sağlayacak bir sistem oluşturmalarını önermektedir. DSÖ ve AB sağlık örgütleri ülke verilerini izlemekte ve önerilerini düzenli olarak güncellemektedir. Aşıların üretim sürecinde değişik katkı maddelerinin kullanılması gerekmektedir. Bunlardan biri, adjuvan olarak tanımlanan, aşının etkinliğini arttıran ve şimdiye dek pek çok aşıda kullanılan maddelerdir. Yapılmış olan 70 klinik çalışmada, insan sağlığı açısından anlamlı bir soruna yol açmadıkları gözlenmiştir. Diğer bir katkı maddesi, cıva içeren tiyomersal tiyosalisilattı r ve aşının steril kalmasını sağlayan bir koruyucudur. Cıva içeriği, besin maddelerinde izin verilen düzeyin altındadır ve DSÖ uzmanlar kurulu, sağlık için bir tehdit oluşturmayacağı nı bildirmiştir.
Aşının güvenliliği kapsamında, Guillain-Barre Sendromu (GBS) olarak tanımlanan, sinir sistemini tutan ve milyonda 1-2 oranında görülen bir hastalığa yol açabileceğine ilişkin söylemler vardır. Ancak, mevsimsel grip aşıları ile elde edilen deneyim, aşıların bu hastalıkla kesin kanıtlanmış bir ilişkisi olmadığını; buna karşılık, influenza enfeksiyonunun kendisisinin GBS' ye yol açabileceğini göstermektedir.
Ülkemizde domuz gribinin durumuna ilişkin olarak T.C. Sağlık Bakanlığı düzenli olarak bilgileri güncellemektedir ( www.saglik.gov. tr ). Bu kapsamda, korunma 3 önerileri olarak, sık sık su ve sabunla ellerin yıkanması, sabun olmayan ortamlarda, varsa, alkol bazlı dezenfektanların kullanılması, gözler, burun ve ağıza elle temastan kaçınılması, öksürük ve hapşırık esnasında ağız ve burnun tek kullanımlık kağıt mendillerle kapatılması ve mendilin çöp kutusuna atılması, mendil yoksa, kolun iç yüzüne hapşırılması, içinde bulunulan mekanların havalandırılması , sık dokunulan eşyaların ve yüzeylerin temiz tutulması, grip belirtileri olan çocukların kreş ya da okula gönderilmeyip evde tutulması ve mümkün olduğunca diğer kişilerle temaslarının sınırlandırılması önerilmektedir.
Daha ayrıntılı ve güncellenen bilgiler için aşağıdaki kaynaklar kullanılabilir:
* T.C. Sağlık Bakanlığı web sitesi. www.saglik.gov. tr
* Dünya Sağlık Örgütü web sitesi. www.who.int
* A.B.D. Center for Disease Control (Hastalık Kontrol Merkezi) web
sitesi.www.cdc.gov
* Eurosurveillance - European Center for Disease Control and Prevention
(ECDC) yayın organı web sitesi. www.eurosurveillanc e.org