Yeditepe Üniversitesi uzmanları diş kökündeki hücreden embriyonik hücre üretmeyi başardığını açıkladı. Bundan böyle kordon kanı saklamak veya diş bankacılığına gerek kalmayacak. Gen tedavisindeki riskler de minimuma indirildi.
Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bedrettin Dalan, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şahin yönetimindeki bir grup bilim insanının yaptığı yeni programlamayla bundan sonra hücresel gen tedavisinin emniyetli bir şekilde yapılmasının önünün açıldığını söyledi. Üniversitede bir de basın toplantısı düzenlendi.
Çalışmanın kamuoyuna tanıtımı amacıyla Yeditepe Üniversitesi 26 Ağustos Yerleşkesinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Dalan, eskiden insanda sadece göbek bağında ve daha sonra diş kökünde var olduğu ispatlanan kök hücreyi yeniden programlayarak bir nevi embriyonik kök hücre haline getirildiğini hatırlattı.
Embriyonik hücrenin özelliğinin çoğalarak, bölünerek, yeni hücreler yaratabilmesi, yani canlıdan canlı yaratma hadisesi olduğunu ifade eden Dalan, "Bunun için eskiden kordonlar saklanıyordu çocuklar doğunca... Arkadaşların teknolojisiyle bu kordon bankacılığı, diş bankacılığı artık dünyada sonuna gelmiş oluyor. Çünkü şimdi insanın bankası kendi dişinde saklı. Bu ispat edildi. Bunu daha kolay saklanır hale dişi değil de hücreyi saklayacak hale geldiler. İkincisi de şimdiye kadar yeniden programlama yapılmış. Ancak bunlar iyileştirme için hastalıklarda kullanıldığı zaman kendi içinde başka yan tesirleri olabiliyor. Kanserler olabiliyor, hastalıklar ortaya çıkartabiliyor. Bu ekibin yaptığı yeniden programlamada, bu yan etkiler tamamen ortadan kaldırılmış oluyor. Bunun anlamı da şu; bundan sonra hücresel gen tedavisinin emniyetli bir şekilde yapılmasının önü dünya çapında daha emniyetli şekilde açılmış olacak. Gen tedavisi dediğinizde kanserden tutun, aklınıza ne geliyorsa bir sürü hastalıkların daha emniyetli bir şekilde hücresel gen tedavisi yoluyla tedavi edilmesinin yolu açıldı. Karaciğer hastalıkları, bir sürü hastalıkların dolasıyla genetik olarak emniyetli bir şekilde tedavi edilebilmesinin yolu bugün itibarıyla açıldı."
Dalan, bu teknolojinin dünyada ilk olduğu, son derece geniş araştırmalarla yapıldığını ve bulunduğunu ifade ederek, patent için müracaatın da gerçekleştirildiğini bildirdi.
Üniversitenin Genetik ve Biyomühendislik Bölümünce daha birçok önemli çalışmanın yapıldığını belirten Dalan, insanlık için tehlike oluşturan sivrisinekleri tümüyle yok edecek çalışmaların üniversitede tamamlandığını söyledi. Dalan, "Çalışmalar inşallah tamamen bittiğinde, insanın bir düşmanı daha yer yüzünden yok olacak. Sivrisineğin larvasını tamamen yok eden çalışmalar bakteriyel çalışma ile bitirildi" dedi.
Bölüm bünyesinde yapılacak çalışmalar için 60 milyon dolar yatırım yapıldığını kaydeden Dalan, çalışmalar ilerledikçe yatırımlarının artacağını ifade etti.
PROF. ŞAHİN: 20 YAŞ DİŞİ ÇOK ÖNEMLİ
Yeditepe Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Genetik ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şahin yeni geliştirdikleri yöntemle ilgili basın toplantısı düzenledi. Yeditepe Üniversitesi 26 Ağustos Yerleşkesinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Şahin, yeniden programlamanın yetişkin olan hücreleri geriye doğru dönüştürerek hastalıkların tedavisinde kullanılan ve her türlü hücre tipine dönüşebilen embriyonik hücreler haline getirilmesi anlamına geldiğini anlattı.
Şu ana kadar kullanılan kordon kanı yerine insan 20 yaş dişlerindeki dental folikül hücreler üzerine çalıştıklarını ifade eden Prof. Dr. Şahin, şöyle konuştu:
"Bugün şunu söyleyebiliyoruz; dental folikül hücrelerinden elde edilen mezenkimal hücreler, bizim için iyi bir yetişkin kök hücre kaynağıdır. Kordon kanı gerçekten çok iyi bir kök hücre kaynağıdır ama kordon kanı bankası olmadığında bu şansı kaybetmiş oluruz. Ancak bugün yapılan çalışmalar şunu gösteriyor; aslında biz çok şey kaybetmiş değiliz. İnsan 20 yaş dişindeki dental folükül hücreleri aslında çok çok önemli. Dental folikül hücreleri doğumdan sonra doku oluşturan tek hücre tipi. Diğer yetişkin hücrelerin tamamı doğum ve doğumdan sonra 3 aylık döneme kadar şekilleniyorlar ama bu hücreler doğumdan sonra doku oluşturan hücreler ve insanoğlu için çok iyi bir hücre kaynağı."
Kök hücre teknolojilerinin sınırlı olduğunu, gen aktarımında virüs kökenli vektörlerin kullanıldığını anlatan Prof. Dr. Şahin, bu çalışmalarında kullandıkları yöntemi şöyle anlattı:
"Bu viral vektörlerin, genom üzerinde sıçrama yapması ve kanser riski oluşturduğu için biz buna alternatif bir teknoloji geliştirdik. Diyoruz ki viral vektör kullanmayacağız. Bakterilerde bulunan kromozoma benzeyen ögeler olan plazmitler, bu teknikle sizin işinizi görür. Hem dental folikül hücrelerde, hem de başka kök hücrelerde plazmitlerle aktarılmış olan genlerde yeniden programlama yapabilirsiniz."
YARA İYİLEŞTİRİLMESİNDE BAŞARILI SONUÇLAR
Çalışmalarında daha sonra elde ettikleri bu hücre tiplerinin hastalık tedavisindeki yerini de model hayvan deneyleri üzerinde araştırdıklarını belirten Prof. Dr. Şahin, "Şu anda yara iyileştirilmesinde bir ön çalışma sonuçlarımız var. Bizim için pozitif denebilecek gelecek vaat eden sonuçlar. İyi sonuçlar almaya devam ettiğimiz sürece bu teknoloji gelecekte birçok hastalığın tedavisinde kök hücrenin önündeki engelleri kaldırmada bize faydalı olacaktır" diye konuştu.
Yetişkin insan kök hücresinin yeniden yapılanmasında diğer çalışmalara kıyasla kendi çalışmalarının en büyük farkının "viral vektör yöntemi"ni kullanmamaları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Şahin, "Bizim kullandığımız teknolojide şu anda o risk yok. Biz plazmit kullanıyoruz. Plazmit, bakterilerde bulunan kromozoma benzeyen ögelerdir diyebiliriz" dedi.
Bir soru üzerine, ileride hücrelerle organ üretimi söz konusu olursa bu yöntemin işe yarayabileceğini belirten Prof. Dr. Şahin, şu anda hastalıkların tedavisinde kök hücre kullanımı ile ilgili alanlara yoğunlaştıklarını dile getirdi.
İNSAN ÖMRÜNE KATKISI
Prof. Dr. Şahin "Çalışma insan ömrünü uzatacak mı?" şeklindeki soru üzerine de hayat standartlarını yükselten her şeyin insan ömrünün uzamasında katkısı olacağını vurgulayarak, Türk insanının ortalama ömrünün 1950li yıllara kıyasla yükseldiğini hatırlattı.
Prof. Dr. Şahin, şunları kaydetti:
"Bu teknoloji eğer hastalıkların tedavisinde kullanılabilirse ve aynı zamanda ihtiyaç duyduğumuz organlarımızın yenilenmesinde, tedavi edilmesinde kullanılabilirse tabii ki hayat standartlarımızı yükselteceği için ömrümüzü uzatabilir. Ancak bugün bu çalışmaları yapmadan, bilimsel verilere dayanmadan şu kadar yaşayacaksınız demek, ancak şarlatan işidir benim işim değil."
AA