21 Aralık 2010 tarihli Annals of Internal Medicine'da, HSPH Epidemiyoloji Departmanı'nda ve Brigham and Women's Hospital ve Harvard Medical School Kardiyovasküler Tıp Bölümü'nde görev yapmakta olan Doç. Dr. Dariush Mozaffarian ile J.S. Simmons Genetik ve Metabolizma Profesörü ve Genetik ve Karmaşık Hastalıklar Departmanı Başkanı Gökhan S. Hotamışlıgil yönetimindeki araştırmacılar, süt ürünlerinden zengin diyetlerin tip 2 diyabet riskini ve ilgili metabolik anormallikleri azalttığı yönünde son yıllarda yaygınlaşan epidemiyolojik kanıtın temelinde trans palmitoleik asitin olabileceğini söylüyorlar. Sağlık uzmanları, genellikle tam yağlı süt ürünlerinin azaltılmasını öneriyorlar. Öte yandan trans palmitoleik asit, yalnızca yağlı süt ürünlerinde bulunuyor.
HSPH araştırmacıları, Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü'nün finanse ettiği Kardiyovasküler Sağlık Çalışması'na katılan 3.736 kişiyi incelediler. Bu kişiler, ileri yaş yetişkinlerde kardiyovasküler hastalıklara yönelik risk faktörlerini incelemek amacıyla 20 yıl boyunca takip edildiler. 1992'de depolanan kan örnekleri kullanılarak, kan şekeri ve insülin seviyeleri gibi metabolik risk faktörlerinin yanı sıra trans palmitoleik asit dahil kanda dolaşan yağ asitlerinin seviyeleri ölçüldü.
Diğer risk faktörleri için düzeltmeler yapıldıktan sonra, kandaki yüksek trans palmitoleik asit seviyeleri ile daha sağlıklı kan kolesterolü seviyeleri, inflamatuvar belirteçler, insülin seviyeleri ve insülin hassasiyeti arasında yakın ilişki olduğu saptandı. Takip süresince, trans palmitoleik asit seviyeleri yüksek olan bireylerin diyabete yakalanma riskinin çok daha düşük olduğu görüldü. Trans palmitoleik asit seviyeleri bakımından en yüksek beştebirlik kısımda bulunan katılımcıların en düşük beştebirlik kısımda bulunan bireylere kıyasla yüzde 60 daha az risk taşıdıkları gözlemlendi.
Araştırmanın başyazarı Mozaffarian, konu hakkında şunları söylüyor: Bu tarz bir gözlemsel bulgunun diğer çalışmalarla ve kontrollü deneylerle doğrulanması gerekiyor. Yine de elde edilen bulguların büyüklüğü dikkat çekici. Kanında bu yağ asidinden yüksek seviyede bulunan bireylerin diyabete yakalanma riskinde neredeyse üç kat farklılık olduğunu görüyoruz.
Kısmi hidrojene sıvı yağlarda bulunan ve kalp hastalıklarına yol açtığı düşünülen, endüstriyel olarak üretilmiş trans yağların aksine, trans palmitoleik asit, neredeyse yalnızca süt ve et ürünlerindeki doğal oluşumlu yağlarda bulunuyor. Önceki çalışmalarda, bu yağların yüksek kalp hastalığı riskine yol açmadığı görülmüştü; ancak, nedeni bugüne kadar anlaşılamamıştı.
Mozaffarian şöyle devam ediyor: Önceki çalışmalarda, süt ürünlerinin fazla tüketilmesi durumunda diyabet riskinin düşmesine dair net bir biyolojik açıklama getirilememişti. Trans palmitoleik asit ile diyabet riski arasındaki ilişki ilk kez değerlendiriliyor. Süt ürünlerindeki bu doğal oluşumlu trans yağ asidinin vücutta üretilen ve bir başka yağ asidi olan cis palmitoleik asitin (lipokin) normal biyolojik rolünü taklit edip etmediğini merak ediyoruz. Hayvanlarla yapılan deneylerde cis palmitoleik asitin diyabete karşı koruyucu etkisi olduğunu görüyoruz.
Ne yazık ki, modern diyetlerde cis palmitoleik asit sentezi yüksek oranlarda karbonhidrat ve kalori alımı ile beraber olduğundan etkisini yitiriyor ve normal koruma fonksiyonunu tam olarak yerine getiremiyor. Trans palmitoleik asitin bir yedek silah olarak devreye girip cis palmitoleik asitin en azından bir kısım fonksiyonlarını yerine getirmesine yardımcı olup olmayacağını belirlemeye çalışıyoruz.
Çalışmanın kıdemli yazarı Hotamışlıgil de azaltılan riskin büyüklüğüne dikkat çekiyor: Bu, çok güçlü bir koruyucu etki. Diyabete karşı faydalı olabileceğini bildiğimiz diğer her üründen çok daha güçlü. Bir sonraki adım, insanlarda tedavi edici bir değerinin olup olmadığını görmek için denemeler yapmak olacak.
Hotamışlıgile göre, trans palmitoleik asit, diğer adıyla trans palmitoleate, doğal bir bileşen olduğundan, klinik deneyler yapmak mümkün: Bu çalışma, heyecan verici dönüşümsel olasılıkları ortaya çıkarmak amacıyla temel bilimler ile klinik araştırmalar arasında köprü kuran disiplinlerarası çalışmaların gücünü gösteriyor. Palmetoleate'in metabolik yararları olan bir hormon olduğunu Hotamışlıgil'in laboratuvarında yapılan deneysel çalışmalar ortaya çıkarmış ve bu keşif 2008 yılında Cell dergisinde yayınlanmıştı.
Araştırmaya Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü, Ulusal Diyabet Enstitüsü, Ulusal Sindirim ve Böbrek Hastalıkları Enstitüsü, Ulusal Diyet Takviyeleri Enstitüsü ile Ulusal Nörolojik Hastalıklar ve Felç Enstitüsü destek verdi. Bazı yağ asidi ölçümleri Searle Scholar Award tarafından desteklendi.
Kaynak: Marjinal Haber Merkezi