Dentiss Logo

Prof. Dr. Hakan İşcan: Türkiye’deki ortodonti eğitimi ABD ve Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaştı

Gazi Ãœniversitesi DiÅŸ HekimliÄŸi Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı BaÅŸkanı Prof. Dr. Hakan Ä°ÅŸcan ile anabilim dalı olarak yaptıkları çalışmaları ve ortotonti biliminin bugünkü durumunu konuÅŸtuk. Türkiye'de verilmekte  olan ortodonti eÄŸitiminin son 20 yılda büyük bir geliÅŸim gösterdiÄŸini kaydeden Ä°ÅŸcan "Ãœlkemizde ortodonti pratiÄŸinin ABD düzeyinde yapıldığını, AvrupaÂ’dakinden daha iyi yapıldığını ancak arÅŸivleme, dökümantasyonda disiplin eksikliÄŸimiz olduÄŸunu düşünüyorum" diyor.
21.04.2011       10.51.04

Gazi Ãœniversitesi DiÅŸ HekimliÄŸi Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı BaÅŸkanı Prof. Dr. Hakan Ä°ÅŸcan ile anabilim dalı olarak yaptıkları çalışmaları ve ortotonti biliminin bugünkü durumunu konuÅŸtuk. Türkiye'de verilmekte  olan ortodonti eÄŸitiminin son 20 yılda büyük bir geliÅŸim gösterdiÄŸini kaydeden Ä°ÅŸcan "Ãœlkemizde ortodonti pratiÄŸinin ABD düzeyinde yapıldığını, AvrupaÂ’dakinden daha iyi yapıldığını ancak arÅŸivleme, dökümantasyonda disiplin eksikliÄŸimiz olduÄŸunu düşünüyorum" diyor.

Sayın İşcan kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

1956 Ankara doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi T.E.D. Ankara Koleji’nde 1973 yılında tamamladım. O zamanki adıyla İ.İ.T.İ.A. Diş Hekimliği Yüksek Okulu olan Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden 1979 yılında mezun oldum. Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nda Kasım 1979 doktora eğitimine başladım. Doktoramı 1983 (Mayıs) yılında tamamladıktan sonra kısa dönem askerlik görevimi yaptım ve 1984 (Aralık) yılında Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nda yardımcı doçent kadrosunda öğretim üyeliğine başladım. 1985 yılında doçent, 1991’de ise profesör oldum.

Halen Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nda 1999 yılında geçmiş olduğum kısmi statüdeki öğretim üyeliği görevim yanında, 24 Nisan 2007 tarihinden bu yana Ortodonti Anabilim Dalı Başkanlığı görevini sürdürmekteyim. Gazi Üniversitesi’nde 1994-1997 yılları arasındaki dekan yardımcılığı, Türk Ortodonti Derneği’nde ikişer yıl süreyle genel sekreterlik, başkan yardımcılığı ve 1998-2000 dönemi başkanlık görevini, 8 yıl süreyle ilk sayılarını çıkarmış olduğum Türk Ortodonti Dergisi’nde görev yaptım. On adedi yurtdışı dergide yayınlanan 43 bilimsel yayını, 32 kongre bildirisi, yedi adet doktora tez danışmanlığı yaptım, 13 konferans sundum. Yurtdışı periyodik dergide (American Journal of Orthodontics & Dentofacial Orthopedics) hakemlik görevini 2005 yılından bugüne sürdürmekteyim. TUBİTAK tarafından desteklenmiş ve tamamlanmış bir, devam eden bir adet projem, aynı kurum tarafından verilmiş iki teşvik ödülüm bulunmaktadır. Evli, biri diş hekimi ve ortodonti doktorası yapmakta olan, diğeri grafik tasarım master öğrencisi olan iki kızım var.

Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nın kuruluş sürecinden başlayarak bugünkü durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?

İstanbul’da Marmara Üniversitesi, Ankara’da Gazi Üniversitesi 1982 yılında 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ile kurulan üniversiteler arasındadır. Bu üniversitelerin diş hekimliği fakülteleri, 1968-69 ders yılında kurulmuş olan Türkiye’nin ilk Özel Diş Hekimliği Yüksek Okullarıydı. Fakültemiz de 1968-69 ders yılında Diş Hekimliği Yüksek Okulu olarak eğitim hayatına başlamış, 1971 yılında devletleştirilerek özel yüksekokul statüsü ile Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi’ne (A.İ.T.İ.A.) bağlanmış, 1978 yılında ise tüzel varlığı kaldırılarak diş hekimliği fakültesine dönüştürülmüş, ardından da 1982 yılında yüksek öğretim kanunu ile kurulan Gazi Üniversitesi’ne bağlanarak “Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi” adını almıştır.

Diş hekimliği eğitimimin son yılında 1979 yılında Fakülte adını aldılar. Akademilere bağlı olduğu yıllarda Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi (A.İ.T.İ.A.) Diş Hekimliği Yüksek Okulu ortodonti eğitimini vermek üzere Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Kürsüsü öğretim üyeleri görev yapmaktaydı. Ben Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Kürsüsü’nde doktoramı yaparken hocalarımız zaman zaman A.İ.T.İ.A. Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Kürsüsü’nde ders vermeye giderlerdi.

1982 yılında 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ile kurulan Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nin Kurucu Dekanlığı’na Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı Başkanı olan Prof. Dr. Köksal Baloş ve Ortodonti Anabilim Dalı Başkanlığına da aynı üniversitenin Ortodonti Anabilim Dalı Başkanı olan Prof. Dr. Oktay Üner atandı. Anabilim dalının ilk kadrosunu, başkanı Prof. Dr. Oktay Üner ile 1982 yılı Kasım’ında asistan olarak alınan Neslihan (Karabekir) Üçüncü ve Sema (Ilgar) Yüksel, 1983 Şubat’ında asistan olarak alınan Müfide Dinçer, Sevil (Yeşilova) Akkaya ve Ali Sermet Gültan oluşturmuştur. Şimdi profesör olan bu ilk beş asistan o dönemde küçük bir klinik, bir laboratuvar, bir anabilim dalı başkanlığı odası ve bir asistan odasından oluşan ortodonti anabilim dalında 3 Weber ünite hizmet vermeye başlamıştı. 1984 yılı Aralık ayında yardımcı doçent kadrosuna atanarak ben de bu kadroya dahil oldum. 1985 yılının Temmuz ayında halen bulunduğumuz yeni binamıza taşınarak 9 ünitlik kliniğe, iki laboratuvara ve o zamanki kadromuz için yeterli sayıda odaya sahip olduk.

İlk kuruluşundan 24 Nisan 2007 tarihine kadar anabilim dalı başkanı olan Prof. Dr. Oktay Üner’in yaş haddinden emekli olmasından sonra bu tarihten itibaren bu görev tarafımdan sürdürülmektedir. Bu gün anabilim dalımız¸10 profesör, 4 doçent, 2 doktoralı araştırma görevlisi, 22 doktora öğrencisi ile 15 ünitlik araştırma görevlisi kliniği, 7 ünitlik öğretim kliniği ve bir laboratuvarda eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve klinik faaliyetlerini sürdürmektedir.

Anabilim dalınız tarafından yürütülmekte olan bilimsel faaliyetlerden söz edebilir misiniz?

Kuruluşundan bu yana geçen 26 yıl süresi içinde anabilim dalımızda altmışa yakın doktora tezi tamamlanmıştır. Yılda ortalama 15 bilimsel yayın yapılmakta ve iki konferans verilmektedir. Üniversite ya da diğer kuruluşlardan destek alarak devam eden araştırma proje sayısı altıdır. Önümüzdeki altı ay içinde dört adet doktora tezi tamamlanacaktır.

Günde ortalama olarak kaç hastaya tedavi hizmeti veriyorsunuz? Bu konuda hangi sıkıntıları yaşıyorsunuz?

Ülkemizde ağız-diş sağlığı, bakım ve hijyen düzeyinin nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. Ortodontik tedavi talebinde bulunan hastaların tedaviye kabulünde uygulamamız gereken ağız hijyeni ve bakım alışkanlığı vb. gibi temel kurallar nedeniyle hastayı geri çevirdiğimizde karşılaştığımız tepkiler bize çok zaman kaybettirmekte, şikayetlere ve soruşturmalara neden olarak personelimizin psikolojisini bozmaktadır.

Günümüzde gerek diş hekimliği mesleğimiz gerekse ortodonti için en büyük sıkıntı Sosyal Güvenlik Kurumu’nun çok yüksek olan sağlık giderlerini kısmak amacıyla kliniklerde yapılan işlem faturalarına uygulamakta olduğu kesintilerdir. Bu kesintilerin bazılarında haklıdır, ancak yüksek sağlık giderlerini bu yöntemle önlemek doğru değildir. Çünkü bu kesintiler için–özellikle ortodonti konusunda- önceden belirlenen kurallar ortaya konulmamıştır. Dolayısıyla bu kesintiler sürpriz olarak dekanlıkların karşısına çıkmakta ve döner sermayelerde büyük kayıplara yol açmaktadır. Oysa bazı prensipleri önceden belirleseler fatura işlemleri ona göre yapılabilecektir.

Ülkemizde SGK nın ortodontik tedavi ücretlerini karşılama konusunda 18 yaş sınırı getirmesi çok adaletsiz bir uygulamadır. Bunun yerine bazı ülkelerin yaptığı gibi ortodontik tedavi gerekliliği endekslerinden birinin benimsenmesi veya ülkemiz şartlarına göre yeni geliştirilebilecek bir endeksin kullanılarak endeks değerine göre yüzdeler düzeyinde geri ödemelerin yapılması ortodonti hizmetinin çok daha adil olarak sunulmasını sağlayacaktır.

Tüm ortodonti kliniklerindeki en büyük sıkıntılardan biri de hasta bilgi ve dokümanının arşivlenmesidir. Bu konuda fakültemiz bilgi işlem yazılımı dışında son dört yıldır oluşturduğumuz yazılım ile hasta takip sistemini uygulamaya geçirdik.

En büyük sıkıntılardan biri de klinikte ihtiyaç duyulan araç ve gerecin kısa sürede temin edilememesidir. 2011 yılının bu konuda daha da sıkıntılı olacağını düşünüyorum. Bunun altında da sağlık hizmeti bedellerinin düşürülmesi sonucu döner sermayelerin azalıp ihtiyaçları karşılayamaması yatmaktadır.

Türkiye’de verilmekte olan ortodonti eğitimi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Ülkemizde verilen ortodonti eğitimi son 20 yılda çok büyük gelişme göstermiştir. Üniversitelerin ortodonti anabilim dallarında, lisans düzeyi ve doktora programında verilen eğitim programının hem Avrupa hem de ABD devlet üniversitelerinin seviyesine ulaştığını düşünüyorum. Anabilim dalı doktora ders programı Erasmus Programı’na uyumludur. Ayrıca 2007 yılında da ADEE Avrupa Diş Hekimlği Fakülteleri akreditasyon belgesi alan fakültemiz, verdiği lisans ortodonti eğitimi ile de akredite olmuştur.

Doktora öğrencilerimizin klinik eğitimlerinin de yeterli olduğu inancındayım; ancak klinik kontrolün çok iyi sağlanması, yapılan tedavilerin sonuçlarının ve pekiştirme sonrası takiplerinin yapılması önemlidir. Bu kontrol yeterli düzeyde yapıldığında klinik eğitimi de kontrol altında tutmuş olmaktayız. Böylece anabilim dallarının tek hazinesi olan arşivleri de zenginleşmektedir.

Bizler ortodonti eğitiminin daha verimli olabilmesi için neler yapılması üzerine tartışırken diş hekimi meslektaşlarımıza “Nasıl ortodontik tedavi yapmayı öğretirim?”, daha doğrusu “Nasıl ortodontik tedavi öğretiyormuşum gibi yapabilirim?” diye kurs düzenleyip para kazanmayı amaçlayan maalesef bazı ortodontist meslektaşlarımız hepimizi çok üzmektedir. Ben sadece diş hekimi meslektaşlarımız açısından üzülüyorum, çünkü hemen hepsi hastalarıyla baş başa kaldıklarında, hele hele kurslarda teorik olarak öğrendikleriyle pratikte karşılarına çıkan durumun farklı olduğunu gördüklerinde içine düşecekleri panik ve çaresizliklerini tahmin edebiliyorum.

Bütün ortodontistler doktora öğrenciliği ya da asistanlık yıllarını ve eğitimi bitirdikleri dönemi hatırlarlar. Dört, beş yıllık eğitim sonunda her hastanın farklı olduğunu, her şeyi tam anlamıyla öğrenebilmek için biraz daha deneyim kazanmaya devam etmek istemelerinin ortak duygular olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki ortodonti eğitiminden söz ederken bu eğitimin ve mesleğin kutsallığı, kişisel çıkarlar için kullanılmaması, bu mesleği öğrenenlerin ona sahip çıkması, dört-beş yılını vererek bileğine taktığı bu altın bileziğe sonuna kadar sahip çıkması ve dolayısıyla onu inkar etmemesi konularını da -ne kadar üzücüdür ki- hatırlatmamız gerekiyor.

Ãœlkemizde hatalı mesleki uygulamalara karşı hukuki yaptırımlar yeni yeni baÅŸlamaktadır. Bu nedenle bundan sonra eÄŸitim daha da önem kazanacaktır. Bu nedenle kısa sürede ortodonti öğrenilemeyeceÄŸi her halde peÅŸinen kabul edilecektir.   

Ortodonti’nin başta Türkiye olmak üzere dünyada ulaştığı son durumu hakkında değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?

Ortodonti pratiÄŸinde 31. yılımı doldurmaktayım ve bu süre içerisinde sabit tedavi tekniklerde, bütün diÅŸlerde bant ve yalnız paslanmaz çelik tel uygulamasından baÅŸlayarak direk yapıştırılan metal,  seramik ve cam braketlere ve tüplere, titanyum alaşımı tellere, ince ÅŸeffaf plaklarla tedavilere, sefalometrik radyografi çizim programlarına, üç boyutlu modellemelere kadar pek çok teknolojik geliÅŸmelere ÅŸahit oldum. EriÅŸkin ortodontisi dikkat çekici düzeyde geliÅŸim gösterdi. Bu süre içerisinde sokaktaki insan diÅŸlerin düzelebildiÄŸini öğrendiÄŸi gibi ortodontik tedavi sonrasında tekrar bozulabileceÄŸini de öğrendi ve sorgular oldu. Ama hala tedavi süreleri dikkat çekecek kadar kısalmadı. BaÅŸka bir deyiÅŸle tıp da meydana gelen geliÅŸmeler ile karşılaÅŸtırılırsa diÅŸ hekimliÄŸi ve ortodontinin daha çok yol alması gerektiÄŸini düşünüyorum. Bunun da temel bilimlere verilecek önemin ve araÅŸtırmaların interdisipliner alanlarda yapılması ile saÄŸlanacağını düşünüyorum.

Ülkemizde ortodonti pratiğinin ABD düzeyinde yapıldığını, Avrupa’dakinden daha iyi yapıldığını ancak arşivleme, dökümantasyonda disiplin eksikliğimiz olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde ortodonti pratiğinin gelişimine öncülük eden büyüklerimize, en azından adlarından söz ederek vefa borcumuzu ödememiz gerekiyor. Bu vesileyle öncelikle beni bu mesleğe kabul eden rahmetli Hocam Prof. Dr. Nurettin Günay’ı her zaman minnetle anmaktayım. Ortodonti kliniğimi borçlu olduğum değerli Hocam, sevgili Ağabeyim Prof. Dr. Mustafa Ülgen’e minnet duygularımı ifade etmek istiyorum. Bilimsel çalışmalarda gerekli olan titizlik, düzen ve hafif düzeyde bilimsel paranoyayı öğrendiğim Prof. Dr. Ümit Gazilerli Hocam’a da sonsuz teşekkür ve minnetlerimi sunmak isterim.

Anabilim dalı olarak kısa ve uzun vadeli projelerinizden bahsedebilir misiniz?

Üniversite kliniklerinin özelliği bilimsel araştırmalar yapmak ve projeler üretmektir. Maalesef günümüzde üniversite kliniklerinin varoluş nedenleri başka kuruluşlarla karıştırılmaktadır. Bizler seri üretim halinde hasta tedavisiyle uğraşamayız, uğraşmamamız da gerekir. Çünkü varoluş nedenimiz bu değildir. Bilimsel araştırmalara veri elde etmek için en büyük hazinemiz arşivimiz olmalıdır. Kısa vadede öncelikle bu arşiv çalışmalarına önem verdik. Bu hazineyi artırmak için yeni veri girişinin en hızlı şekilde sağlanması ise klinik kontrol ile olmaktadır. Yani tedaviye alınan tüm hastaların vaka raporu sonunda çıkan karar doğrultusunda en kısa sürede başlanılması ve tedavinin başarıyla tamamlanıp tedavi sonrası takiplerinin yapılarak dokümanların toplanarak arşivimizi zenginleştirmek amacıyla uyarı veren yazılımları hazırlatıyoruz. Arşivimizi dijital arşive dönüştürmek üzere çalışmalarımıza başlamış bulunuyoruz.

Yeni kurulan diş hekimliği fakültelerinde olduğu gibi hastada yapılan işlemin bizzat işlemi yapan hekim tarafından ünite monte tablet bilgisayarlardan işlenerek faturalandırılmasını da kliniğimize uygulamayı düşünüyoruz.

Sizlere bir anabilim dalı baÅŸkanı olarak söz edebileceÄŸim projeler ancak bunlar olabilir. Bilimsel projeler olarak uzun vadede anabilim dalı kliniÄŸimizde distraksiyon ünitesini daha faal duruma getirmeyi planlamaktayız. Bunun dışında damak-dudak yarığı vakalarına hizmete ağırlık vermemiz gerekiyor. Son yıllarda hasta hakları ve etik kurallar nedeniyle bilimsel çalışmalara veri olacak materyalleri de deÄŸiÅŸmektedir. Bu durumda bazı aygıtların tek baÅŸlarına etkilerinin incelenmesi gibi çalışmalara da kısıtlamalar gelebilecektir ve bu nedenle de klinik kurallarda bazı deÄŸiÅŸiklikler gerekebilecektir. 


Röportaj: Özgür Çilek - VYG Haber Merkezi  


YASAL UYARI: Bu yazı/haber/makalenin bütün yayın ve çoğaltma hakları VESTİYER YAYIN GRUBU'na aittir. Kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen iktibas edilmesi yasaktır.
Reklam
Reklam

Yorum Ekle
Copyright © Vestiyer Yayın Grubu, 1989-2021. Tüm Hakları Saklıdır.