Doğu Akdeniz gezimizin son durağı olan Hataya vardığımızda sokaklara taşan halkın sıcak ilgisini ve yardım severliğini hemen görebilmek bizi hayran bırakmakla kalmıyor başka bir hoşgörünün olduğunu fark etmemize de neden oluyor.
Yolculuklar insanı değiştiriyor. İki-üç günlüğüne de gitseniz, haftalar süren bir yolculuğu da çıksanız döndüğünüzde her şeye farklı gözle bakarsınız. Zihin tazelenir, daha önce kafanızda karmakarışık duran düşünceler birden anlamlı bir bütün haline gelirler! Çünkü yolculuklar sadece fiziksel değil, asıl düşünsel ve ruhsal boyutlarda yapılır.
Yolculuk insanın gerçekten bir başka hale geçebildiği bir durumdur. Bu sebeple Hatay sokaklarda bunu yakalamamız kolay oluyor.
Anadolunun en güneyinde uç vilayeti olan Hatay Türkiye'nin en önemli eski yerleşim yerlerinden biridir. Yapılan arkeolojik araştırmalarda milattan önce 100.000 ile 40.000 yılları arasına tarihlenen bulgulara ulaşılmıştır. İl toprakları ilk Tunç Çağından itibaren Akat Beyliği ve M.Ö. 1800-1600 yılları arasında Yamhad Krallığına bağlı bir beyliğin sınırları içerisinde yer almıştır. Daha sonra M.Ö. 17.yy. sonlarında Hititler'in ve M.Ö. 1490 yıllarında Mısır'ın egemenliğine girmiştir. Ardından Urartular, Asurlular ve Persler'in egemenliğine girdi. M.Ö. 300 yılında Antakya kurulmuş ve kent hızla gelişmiştir. Kent M.Ö. 64 yılında Roma İmparatorluğu'na katılmış ve imparatorluğun Suriye eyaletinin başkenti olmuştur. İslam ordusu tarafından fethedilmiş, Emevi ve Abbasi egemenliğinde kalmıştır. Daha sonra 877'de Tolunoğulları'nın fethettiği topraklar sırayla Ihşitler ve Selçuklular tarafından yıkılan Halep merkezli Hamdanoğulları egemenliğine girdi. 969 yılında Bizans İmparatorluğunun topraklarına katılan il 11-12.yüzyıllarda Haçlı Seferleri sırasında da önemli rol oynamıştır. Antakya 1268 yılında Memlûk Devleti tarafından Haçlıların elinden alınmıştır.
Tarihi ve turistik mekanlar açısından da zengin olan ilde dünyanın ikinci büyük mozaik kolleksiyonunu barındıran Hatay Arkeoloji Müzesi bulunmaktadır ve burası muhakkak ziyaret edilmelidir. Dünyanın ilk mağara kiliselerinden biri olan St.Pierre Kilisesi Hıristiyanlarca hac yeri olarak kabul edilmekte ve her yıl burada 29 Haziran günü Katolik Kilisesince ayin düzenlenmektedir.
Hatay, Türkiye Cumhuriyeti'nin en kozmopolit illerinden birisidir. Çok uzun bir süre boyunca bir arada yaşamayı öğrenmiş etnik kökenleri, dinleri farklı birçok topluluğa ev sahipliği yapan Hatay ili UNESCO barış kenti seçilmiştir. Çok kültürlü yapısını tarih boyunca korumuş olan ilde aynı ulusa mensup birden fazla dini cemaat bulunmaktadır. En büyük nüfusa sahip Alevi Araplar ve Sünni Türklerin yanında, Alevi Türkler, az da olsa Sünni Araplar, Hristiyan Ortodoks ve Hristiyan Protestan Araplar, Maruni Araplar, Museviler, Ermeniler ve diğer küçük topluluklar Hatay'ın çok kültürlü yapısının dinamiklerini oluştururlar. Bu oluşumlar Hatayı medeniyetleri bir arada yaşamayı kılan bir kent haline getirmiştir.
Hatayı gezip görmeye geldiğinizde; Arkeoloji Müzesi, St. Pierre Kilisesi, Habib-i Neccar Camii, Antakya Kalesi, St. Simon Manastırı, eski Antakya evleri Harbiye mesire yeri, Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Bakras Kalesi, Koz Kalesi'ni gezmeden,
İçli Köfte, Aşur, Ekşi Aşı, Humus, Cevizli Biber, Kaytaz Böreği, Katıklı ekmek, Künefe, Taş Kadayıf, Kabak Tatlısı, Kereviç yemeden,
Defne sabunu, İpek dokumacılık, Biber Salçası, Nar Ekşisi almadan, dönmeyiniz ..
Hatay, Akdeniz Bölgesi'nin doğu ucunda Suriye ve Lübnan dağları arasındaki El Bekaa Vadisi'ni içine alan Gor Çukurluğu'ndan oluşan bir sınır ilimizdir. Kuzeyden Güneybatıya doğru uzanan Nur Dağları (Amanos) ve Kel Dağ ile Suriye platoları arasında kalan ilin verimli topraklarına sahip olan Amik Ovası, batıda şerit halinde uzanan bir kıyı ovasını oluşturur. Antakya yöresini çekici kılan ve tarihi boyunca göçlere açık olmasını sağlayan, yaşamı kolaylaştıran iklim koşulları ve verimli topraklarının yanı sıra Anadolu'yu Çukurova yoluyla Suriye ve Filistin'e bağlayan yolların kavşak noktasında bulunmasıdır. Ayrıca Mezopotamya'dan Akdeniz'e çıkmak için kullanılabilecek en uygun limanlar yine bu bölgededir.
Hatay, inanç turizmi merkezleri, antik kentleri ve yaylalarıyla turizm potansiyeline sahip bir ildir.
Önemli bir inanç turizmi merkezi olan Hatay'da, dünyanın ilk Katolik Kilisesi olan Saint Pierre Kilisesi bulunmaktadır. Hıristiyanlık tarihinde önemli bir yere sahip olan Hatay, aynı zamanda dört büyük patriklik merkezinden biridir.
St.Simon Stylite Manastırı , Yayladağı Barleam Manastırı ve Keldağı Barleam Manastırı önemli manastırlarıdır.
Harbiye (Defne): Antakya il merkezine 7 km mesafede olup her tarafı yeşillik olan güzel bir piknik yeridir. Antik çağın ünlü Daphne kentidir. Efsaneye göre Zeus'un oğlu ışık tanrısı Apollon, ırmak kenarında gördüğü genç ve güzel bir kız olan Daphne'ye aşık olur ve onunla konuşmak ister. Daphne'yi kovalar. Daphne kurtulamayacağını anlar. "Ey toprak ana beni ört, sakla, beni koru" diye yalvarır. Daphne ağaca dönüşür. Apollon şaşırır. Bu olaydan sonra şiir ve silah zaferi defne ağacının dalıyla mükafatlandırılır ve Defne'nin gözyaşlarının Harbiye'deki şelaleleri meydana getirdiğine inanılır. Seleukos Döneminde çağlayanlarıyla tanınan ve dünyaca ünlü bir sayfiye yeri olan Defne, çok sayıda köşkler, tapınaklar, eğlence yerleri ile ünlüydü. Stadyumunda düzenlenen olimpiyatların ihtişamı dillere destandı. Ancak şiddetli depremler bu şehri yerle bir etmiş, günümüze gözle görülür herhangi bir eser kalmamıştır.
Belen: Büyük Türk seyyahı Evliya Çelebi Belen yöresinden; Hava ve suyunun letafetinden halkın yüzü al-pençedir. Yalnız sokakları ve evleri gayetle dardır; diye not düşmüştür. Ormanlık ve engebeli olan coğrafi yapısıyla sosyal çalkantılara da değinmiştir.
Hatta Sarımazı ile Soğukoluk (Güzelyayla) arasında, bu gün çiftliklerin ve Belen Belediye mezbahasının bulunduğu boğazı kastederek. Hele Derebahçe nam bir mevki vardır. Neuzübillah gece-gündüz harami eksik olmaz. demiştir.
Belende Kanuni Sultan Süleyman zamanından kalma Kervansaray da bugün hala cami, hamam ve dükkanlar Belen halkının hizmetindeyken, tarihi kervansarayın tavanı çökmüş olup, avlusu kısmen yaz aylarında çayhane olarak kullanılmaktadır. Daha sonra Vakıflar tarafından komple tadilata girmiş olup 2005te hizmete girmiştir. Kanuni Sultan Süleymanın bugün Hatay halkına nazende bir armağan olan külliyesi, oryantel estetiği ve sağlamlığıyla muhteşem tarihimizin ve kültürel zenginliklerimizin bütün güzelliklerini günümüze kadar ulaştırabilmiştir.
Farklı rotalarda buluşmak umuduyla sevgiyle kalın
Melih Eriş
Kaynak: fotogezgin.com