Dekorasyon ve muayenehane dizaynını düşünürken hekim yalnız kendisi ve hastaları için değil, personelini de unutmamalıdır diyen Dentanın sahibi Dr. Tankut Gürsoy ile yaptığımız söyleşiyi okurken bir taraftan da klinikte bir gezintiye ne dersiniz?
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
1960 yılında Eskişehirde dünyaya geldim. Şimdi, Kadıköy Anadolu Lisesi olan Kadıköy Maarif Kolejinden mezun oldum. 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesini bitirdim. Vatani görevimi tamamladıktan sonra 1986 yılında Ataköyde ilk kliniğimizi açtık. Bu klinik şu anda, eşim Dr. Gül Gürsoy tarafından idare ediliyor. 1987-1996 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesinde doktora ve doktora sonrası çalışmalarımı yaptım. Daha sonra ortak kurucusu olduğum İstanbul Cerrahi Hastanesinin hazırlık çalışmaları ve inşaatı nedeniyle çok sevdiğim halde fakültedeki görevimden ayrıldım. Sonrasında İstanbul Cerrahi Hastanesinin de vizyonu ile buradaki kliniği yedi box lı olarak açtık. 2000 yılında İstanbul Cerrahi Hastanesinden sonra, Fulyada hastanenin önündeki plazada açtığımız Dentan da altı box olarak çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Dentanı kurarken nasıl bir yer hayal etmiştiniz? Neleri öngörüp bunlardan hangilerini pratikte uygulayabildiniz?
İlk kliniğimdeki ünitim o yıllardaki en iyi yerli ünitti. Hayalimde hep büyük, modern ve grup çalışması yapılan bir klinik vardı. Hatta muayenehanemi ilk açtığım dönemlerde kendimi klinik sahibi olmak için çok genç bulmama rağmen, hedefim daha büyük ve daha modern bir kliniğe sahip olmaktı. Ne var ki o yıllarda böyle yerler yoktu. Zaman içinde hayal ettiğim modern klinik ortamına ve takım çalışmasına ulaştım. Çalışma hayatım boyunca, geride bıraktığım 23 yılda çok sayıda dişhekimi ve uzman arkadaşımızla çalıştım. Kliniğimizde multidisipliner çalışmayı yaparken tüm ekip birbirinin formasyonuna birçok katkılar sağladı. Hala her yeni katılan kişinin pratiğimize yeni bir zenginlik kattığını, karşılığında onlarında değiştiğini zevkle izliyoruz ekip olarak.
Dentanın iç tasarımı neye göre yapıldı? Herhangi bir profesyonel yardım aldınız mı?
Gerek burayı gerekse hastaneyi yaparken, bulabildiğimiz en iyi uzman mimari kuruluşlarla çalıştık. Bu kuruluşlar tasarımdan önce ilk aşamada vermek istediğimiz imajı öğrenmek istediler. Biz de kendilerine temizlik, hijyen, şeffaflık, açıklık ve teknoloji konularını çağrıştırabilecek bir dekorasyon istediğimizi ilettik. Sonuçta omuz omuza çalışarak bunu gerçekleştirdik. Genellikle iç mimarimiz oldukça başarılı bulunur bu da bize ayrı bir zevk verir, sürekli olarak bu konuda kendimizi yenilemeye devam ederiz.
Dişhekimlerinin yaşadıkları önemli sorunlarından biri de bel ve boyun ağrılarıdır. Yani ergonomik olması çok önemli. Bu sebeple cihaz alımı yaparken nelere dikkat ettiniz?
Cihaz alımını yaparken dikkat ettiğimiz birkaç konu vardı. En son projemizi yaparken, boxların dizaynını da ünitleri satın alacağımız firmanın yapmasını istedik. En ideal şekilde ünitlerin kliniğe yerleştirilmesini amaçladık. Çünkü rahat bir çalışma ortamının sağlanması olmazsa olmazların başında gelmektedir. Odanın da bir ergonomisinin olması gerekiyor. Hekim, hasta ve asistanların birbirine çarpmadan en ergonomik şekilde çalışmaları lazım.
Tabii ki ünitin en efektif çalışabileceği, hızlı ve en iyi sonuçları alabileceğimiz el parçalarının olmasına ihtiyaç var. Sizin de belirttiğiniz gibi bel-boyun rahatsızlıklarına yol açmaması için, hekimin ve asistanının en rahat ve hastaya hakim olacak şekilde çalışmasına izin verecek şekilde bir ünitte çalışmaları gerekir. Bizim şu anda kullanmakta olduğumuz ünitler, hastanın çok uzun süren çalışmalarda dahi, başını, boynunu, tüm vücudunu rahat ettiren, hekim ve asistanın rahat çalışabileceği ünitlerdir.
Hastaların korkularını azaltmak ve biraz daha rahatlamalarını sağlamak amacıyla neler yaptınız?
Renklerle oynadık, sakin renkleri seçmeye çalıştık. İnsanların duygularını yatıştırıcı renkleri ve desenleri tercih ettik. Dikkat ederseniz buradaki çizgiler çok temizdir, fazla girintiler yoktur. Bu da daha iyi bir hijyen sağlıyor. Hastaların tek korktuğu şey dişhekimi değildir. Çünkü kendisi bir şekilde bu kliniğe gelmiştir. İşte tam bu noktada hijyenden korkuyor. Hasta, yerde pembe veya kırmızı renkte en küçük bir ilaç lekesi görse hemen Acaba bu kan lekesi benden önceki hastaya mı ait? Ya bana buradan AIDS ya da hepatit bulaşırsa? diye düşünmeye başlıyor. Hijyenik bir ortamın olduğunun vurgulanması sözle olmaz. Biraz dizaynınızla, cihazlarınızın kalitesiyle ilişkilidir. Bu da hastayı çok rahatlatan bir şeydir. Dizaynımız konusunda her zaman uzman kuruluşlardan destek alıyoruz. Bunlara ek olarak kliniğin ısısı ve kokusu da önem taşıyor. Uygun olmayan sıcaklık koşulları ve hoş olmayan bir koku güzel bir dekorasyonun algısını engelleyebilir veya etkisini azaltır. Bu da klinik için negatif bir yargıya sebep olabilir. Müzik de çok önemli ekibi de, hastayı da sakinleştiriyor.
Kliniğinizi dizayn ederken çalışanlar için neler yaptınız?
Dekorasyon ve muayenehane dizaynını düşünürken hekim yalnız kendisi ve hastaları için değil, personelini de unutmamalıdır. Çünkü bütün bir günü, bazen akşamın geç saatlerine kadar burada geçirdiğimiz oluyor. Dolayısıyla personelin çok rahat yaşayabileceği koşulların, rahat yemek yiyeceği, gerekirse duşunu alabileceği koşulların bulunması önem taşıyor. Biz son dekorasyonumuzu esasında bunun için yaptık. Polikliniğimizin dekorasyonunda ufak bir makyaj yaparak ışıkları, görüntü ve ses sistemlerini değiştirdik. Personelin de rahat edebileceği ev gibi bir ortam yarattık.
Yeni muayenehane açacak bir dişhekimi hangi aşamalarla karşılaşabilir. Tecrübeli bir hekim olarak neleri tavsiye edersiniz?
Aslında son derece uzun bir konudan bahsediyoruz. Ancak genel olarak şöyle bir değerlendirme yapmak istiyorum. Hekim hitap etmeyi düşündüğü kitleye uygun olarak, semt, yer, cihaz, dekorasyon ve personel seçimini yapmalıdır. Kendisinin de zevk alarak içinde yaşayıp çalışacağı koşulları oluşturmaya gayret etmelidir. Röp: Mehmet Yıldızhan - Dentiss