57 yıllık geçmişi ve bugüne kadar gerçekleştirdiği ilklerle Türk dişhekimliği sektörünün gelişmesine önemli katkılar sağlayan sektörün duayen firması Güney Diş Deposu A.Ş., hem ithalatçı hem de imalatçı bir firma özelliğine sahip. Yıllardır kayıtlı ekonominin kurallarına uygun hizmet vermek için önemli mücadeleler verdiklerini belirten Güney Diş Deposu A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ferizan Peker, kayıtlı ekonomi yönünde verdikleri mücadelelerini, tam bir Donkişotluk olarak özetliyor.
Öncelikle kuruluşundan itibaren Güney Diş Deposunu kısaca anlatır mısınız?
Firmamız Güney Diş Deposu, 1950 yılında Gaziantepte babamız Şebip Peker tarafından kurulmuştur. 1959 yılında İstanbul Beyazıttaki Beyazsaray binasına taşındık ve 1995 yılına kadar da orada faaliyetlerimizi sürdürdük. Fakat 1995 yılında binanın tahliye edilmesiyle biz de Beyazıttaki yerimizi Çapaya taşıdık. O merkezimizi de 1993ten itibaren Dudulluya taşıdık. Aynı zamanda imalatımızı da Dudulludaki bu binamızda gerçekleştiriyoruz. Bunun yanı sıra 2001 tarihinde de Maslaktaki showroomumuzu açtık. Güney Diş Deposu olarak kendi sektörümüzde Türkiyede ilk ve tek satış mağazaları açarak (İstanbulda üç yerde; Çapa, Şişli, Kadıköy, Antalya, İzmir, Samsun, Adana, Ankara ve Bursa) hizmeti yaygınlaştırdık. Bunun yanı sıra 1976 yılında diş üniti imalatına başladık. Daha önce ünitlerin tamamı ithal ediliyordu. Ve Türkiyenin 1970li yıllarda yaşadığı ekonomik kriz dönemlerinde ithalat tamamen kapanmıştı. Hiçbir şey ithal edilemiyordu. O dönemde biz imalata girdik. Kalitesini ve üretim miktarını arttırarak bugünlere geldi ki bugün ürettiğimiz cihazların kalitesi konusunda iddialıyız. Diyebiliriz ki birçok ithal malından çok daha ilerlerde. Tabii ki ithal mal derken Çin malını falan kastetmiyoruz. Çin mallarını ben açıkçası kayda değer bulmuyorum. Ama benzeri diyelim ki bir Kore malı, çünkü Kore malını Çin mallarıyla mukayese edemezsiniz, bir Kore malından daha kaliteliyiz . Bir kaliteli İtalyan malına yakınız diyebilirim. Kalite olarak saydığımız ülkelere yakınız, fiyat bakımından da onlara göre makuluz.
Bize biraz ürün gamından biraz bahseder misiniz?
Güney Diş Deposu, bir noktada bir şirketler grubudur. Güney Diş Deposu olarak bünyemizde dört şirket var. Bu dört şirketi şöyle sıralayabiliriz: Güney Diş Deposu, Güney Dental, Tıp Tek ve Peker Ticaret. Neden dört ayrı firma? Sebep şu: Peker Ticaret, Serbest Bölgedeki firmamızdır. Serbest Bölge diye bir ithalat ihracat ayağı kullanıyoruz. Güney Diş Deposu ana şirketimiz bizim. Güney Diş Deposu dağıtım yapıyor. Güney Dental de dağıtım yapıyor fakat Güney Dentalin ürün gamı daha farklı. Şöyle ki Güney Dental sadece beş firmanın Türkiye mümessilliğini ve dağıtımını yapıyor. Tıp-Tek ise bizim imalat firmamız. 1982de kurduğumuz, 1976da başlayan imalat sürecimiz Güney Diş Deposu olarak 1982de imalatı ayırdık ve Tıp-Tek olarak ayrı bir şirket kurduk. Ve 82den beri imalatımızı Tıp-Tek şirketi yapıyor. Bu fonksiyonları yaparken dünyadaki bilinen birçok firmanın dental kuruluşlarının Türkiyedeki tek mümessiliyiz. Bunları sıralamak gerekirse sayısı oldukça fazla. İlkler konusundaki serüvenimizi şöyle devam ettirdik. Bu bahsettiğim şubelerimizi 2003 yılından itibaren daha verimli olması için birer bayilik haline getirdik. Ve bu bayilik sistemiyle dişhekimlerine daha iyi hizmet vermek amacını güttük. Çünkü malum olduğu üzere şube olduğunda bir hantallık söz konusu oluyordu. Tek merkezden hizmet verilmesi, herkesin memur zihniyetiyle çalışması verimsizliğe sebep olmuştu. Bu yüzden de biz bu birimlerimizi bayilik sistemine geçirdik ve böylece de Türkiyede ilk kendi sektörümüzde profesyonelce ilk bayilik sistemini kurmuş olduk.
Bu Şubelerin dışında mı?
Şube olarak sadece biz Ankaradaki ve İzmirdeki şubelerimizi muhafaza ettik. Ankara ve İzmir şubemiz dışındaki bütün şubelerimizi bayilik sistemine geçirdik.
Bu sistem, Franchasingden biraz farklı galiba?
Franchasinge yakın aslında. Franchasingda biliyorsunuz belli ürünler olur. Ama bizde diş depoculuğunun gereksinimi olan her türlü malzemeyi diş deposunun sağlaması gerekiyor. Dolayısıyla biz bayimizi yüzde 10 oranında, Güney ürünü olamayan ürünleri de bulundurma yetkisi veriyoruz. O biraz Franchasingden farklı oluyor ama prensip bu. Ayrıca Franchasingde biliyorsunuz bir rakam ödenir, biz de böyle bir rakam ödenmiyor. İsim hakkı almıyoruz.
Peki tabela ve yazışmalarında Güney Diş Deposu yer alıyor mu?
Tabii şöyleki, bizim anlaşmamıza göre bayilerimizin gerek baskılı evraklarında, faturalarında, yapılan yazışmalarında, kartlarında ve gerek tabelalarında Güney Diş Deposu amblemi bulunuyor. Altında da firmasının ismi oluyor. Çünkü hukuki olarak ayrı bir firmadır. Bayi isminin tabii ki geçmişi gerekir. Çünkü vergi mükellefi olan firmanın kendisidir. İşte burada bütün bunları yapabilmek için 2000 yılından beri çok ciddi anlamda kurumsallaşma sürecine girdik. Bu çok önemli bir konu. Bu kurumsallaşma konusu maalesef bizim sektörümüzde oluşmamış bir durum. Ne yazık ki halen firmalar hep kendileri bizzat işin başında, birebir hizmet etmekteler ve herhangi kurumsallaşma söz konusu değil. Bunun altında ne yatıyor? Şu anda bana göre dişhekimliği sektörü sektör olarak olması gereken yerde değil. Bunun altında tabii ki sosyo- ekonomik nedenler yatıyor. Ama bunları düzeltmek mümkün, bir yerden başlamak lazım. Açıkçası ben kendimizi tam Don Kişot gibi görüyorum. Don Kişot gibi ortadayız. Şöyle ki yıllardan beri bunun savaşını veriyoruz ve bu yüzden de çok ciddi bir süre kaybı vardır. Hatta bu nedenle cihaz alımlarında leasing sistemini devreye soktuk. Yani dişhekimliği konusunda cihaz alımında leasing sisteminin kurulmasında biz öncü olduk. Bu da bir ilktir. Böylece dişhekimlerinden hiçbir evrak istenmeksizin sadece diploma sureti, oda kaydı gibi basit evraklar istedik. Hatta noter masraflarını bile biz üstlendik. Dişhekimi hiçbir masraf olmaksızın, hiçbir zaman kaybı ve kaygısı olmaksızın sadece imzasını attı ve leasing sistemiyle cihazını aldı.
Ne zaman başladı bu sistem?
Yaklaşık 2000 yılında uygulamaya başladık.
Devam ediyor mu?
Ediyor ama biraz hafifledi. Biliyorsunuz KDV 2005 yılından itibaren yüzde sekize indi. Çünkü daha rahat dönemlerdeyiz ama yarınlarda yüzde ikileri bile arayacağız. Yarın yüzde ikilik yüzde üçlük fark bile çok önem taşıyacak. Çünkü artık Türkiye olması gereken yolda gidiyor. Artık herkesin birer T.C. kimlik numarası var. Ciddi denetimler var ve ciddi olarak insanların canı yanacak. Ben her zaman söylüyorum açıkçası dürüst olmak, olması gerektiği gibi olmak cezalandırılmamalı. Biz cezalandırıldık. Ve şu anda da biz bir noktada bu kayıt dışı ekonominin ortaya çıkarttığı haksız rekabetle karşı karşıyayız. Bu haksız rekabet maalesef bizi oldukça yıpratan, yoran bir durum.
Ben sizden özellikle ihracat konusuna değinmenizi isteyeceğim. Ayrıca ithalat ayağını da genel olarak anlatır mısınız?
Türkiyede ciddi anlamda dört tane üretici firma var. Bizim dışımızda Tekmil, Dentsan ve Lider Diş Deposu var. Bu bahsettiğim biz de dahil dört firmanın dışında gerek İstanbulda, gerek özellikle Ankarada ve İzmirde üretim yapan, merdiven altı dediğimiz en az sekiz-on firma daha var. Bunların herhangi bir üretim sertifikası ve CE belgesi yok. CE belgesi olmayan üretim demek, hiçbir şekilde standarda uymayan imalattır. Bu bahsettiğim ilk üç dört firmaya gelince, biz de dahil bu firmalar ürettikleri ürünleri ihraç ediyor. İthal edilen miktarla kıyasladığınızda çok ciddi bir miktar değil. Ama hiç yoktan iyidir. Çin malına rağmen, Kore malına rağmen, Tayvan malına rağmen alıcı bulabiliyor. Biz ürettiğimiz miktarın yüzde yirmisini ihraç etmişiz. Bizim ürettiğimiz cihaz adedi ayda yetmiş adet, yılda sekiz yüz elli adet. Biz sekiz yüz elli adet diş üniti üretiyoruz halen. Bu ürettiğimizin yüzde yirmisini her yıl ihraç ediyoruz. Sürekli ihraç ettiğimiz ülkeler arasında Rusya, Romanya, Bulgaristan, Sırbistan, Ürdün ve Mısır bulunuyor. Biz ihraç ettiğimiz ülke sayısını genişletmeye çalışıyoruz.
İhracat rakamlarınızda yıllar bazında ne kadar artış sağlıyorsunuz?
2005 ile 2006yı karşılaştırdığımızda yurt dışı satışlarımızda yüzde otuz oranında bir artış var 2007de en az yüzde otuz daha fazla, belki yüzde elli artacağını düşünüyorum.
Hem haksız kazanca hem de sağlıksız ürünlerin kullanımına yol açan kalitesiz ürünlerin getirilmesini önlemek için ne tür çalışmalar yapılması gerekir?
Bana göre TDBye ve dişhekimi odalarına büyük iş düşüyor. Sizin üyeniz olan dişhekimlerinin menfaati doğrultusunda taraf olmak zorundalar. Siz ticari bir kuruluş değilsiniz ama bu konuda taraf olacaksınız. Marka taraftarı değil, iyi mal taraftarı. Dişhekimlerini iyi mal almaları konusunda yönlendirici olmalar. Burada basına da büyük görev düşüyor. İsteyen istediği şekilde ilen veriyor. Doğru olmayan ilanların yayınlanmaması gerekiyor.
Garanti konusundaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Garanti konusu çok önemli. Türkiyede bir yanlış bilinçlenme var. Biz bu konuda firma olarak gerek DİŞSİADı gerekse TDBye konunun araştırılması ve üyelere duyurulması için bir yazı yazdık. Fakat maalesef bir yanıt alamadık. Şöyle ki; şimdi hep Türkiyede bilindiği üzere iki yıldır tüketiciyi koruma kaknunu var. Dişhekimleri bizim açımızdan tüketiciyi koruma kanuna tabi değiller. Biz bunu çok net açıkladık. Tüketici tarafında, tüketici bir ürünü kendisi kullanıyorsa ve bundan bir kazanç sağlamıyorsa diyor. Bu çok net. Bizim sattığımız ürünleri dişhekimi kullanıyor ve bundan üzerine emeğini ilave ederek bir kazanç elde ediyor. Dolayısıyla ürün satın alan dişhekimi bir tüketici değildir. Ticaret kanununa tabidir. Mesela bir buzdolabını evinize alıp kullanıyorsanız tüketici, lokantanıza alıp kullanıyorsanız tüketici değilsiniz. Tabi ki üretici firma garanti vermek zorundadır ve garanti koşullarını yerine getirmek zorundadır. Ama tüketici kanununa tabi olarak değil, ticaret kanununa tabi olarak.
Bunun süresi de aynı mı?
Hayır, değil. Mesela bir yurt dışından aldığımız bütün ürünlerin garanti süresi bir yıldır. Firma açıkçası malına güveniyordur, reklam olsun dişe beş yıl da verir, yedi yıl da verir. Ama koşullar koyar. Biz kendi ürettiğimiz cihazlar için iki yıl garanti veriyoruz. Bunun nedeni tüketici koruma kanunu değil. Kanunen verilmesi gereken garanti bir yıl, iki yıl değil. Dolayısıyla burada bir kavram karmaşası var. Biz de bu konuyu inceledik ve hem TDBye hem de DİŞSİADa bunlarla ilgili görüşlerimizi bildirdik ve bu konuyu kendilerinin de araştırmalarını istedik.
Avrupa Birliğine Entegrasyon konusunda Diş sektörünü sizce nasıl bir gelecek bekliyor?
Türkiyede dişhekimliği uygulamasıyla ilgili teknoloji Avrupanın gerisinde değil bu bir gerçek. Genel anlamda dişhekimlerinin eğitimi de Avrupa Birliği üyesi ülkeler düzeyinde. Entegrasyondaki asıl sorun, sosyal güvenlik ve çevre. Bu konularda yeterli bilince sahip olduğumuzu düşünmüyorum. Mesela dişhekimliğinin artık konusu. Bu konuda dişhekimlği yeni yeni bilinçleniyor. Dişhekimliği atığı normal bir atık değil ama çöpe atılıyor. Halbuki dişhekimliği atığı, tıbbi atık sınıfına alınmalıdır ki bu konudaki bilinçlenme yeni yeni başladı. Onun dışında ünitlerin atığı normal kanalizasyona gidiyor. Hiçbir önlem yok. Halbuki Avrupa piyasalarındaki uygulamada mutlaka ama mutlaka bir amalgam sepapotörü dediğimiz ayrı bir ekipman kullanılır. Türkiyede henüz böyle bir kavram yok. Hiçbir kanunda, nizamda, şartnamede böylebir talep yok. Bu TDB ile Sağlık Bakanlığının çalışmalarıyla çözülmesi mümkün.
İleriki yıllar için nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Ben hem Türkiyenin geleceğinden dolayısıyla Türk Dişhekimliği sektörünün geleceğinden umutluyum demeyeceğim, inanıyorum. İnanıyorum ki ama beş sene ama on sene sonra açıkçası bizim şu anda hayal etmediğimiz yerlere gelecek. Bu inancım var. Benim bu inancım olmasa bugün bu sektörden ayrılırım. Gidiş bunu gösteriyor. Yani böyle gelmiş, böyle gider gibi sözlerin doğruluğuna inanmıyorum. Bunun için de bu yolda elimden geleni yapıyorum. Bunun için de bu yolda elimden geleni yapıyorum. Bugün Don Kişotluk gibi gözükse de ama yarın bizim haklı olduğumuz çıkacak ve biz burada yol aldığımız için de önde olacağız. Şu anda biz yol alıyoruz, almaktayız.
--------------------------------------------------------------------------------------------
Güney Dişe 17 yıllık armağan
Yayınlandığı dergiler, düzenlediği kongre, sempozyum ve seminerlerle sektörün gelişmesine önemli katkılar sağlayan Vestiyer Yayın Grubunun sahibi Bülent Manav, Güney Diş Deposu A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ferizan Pekeri Dudulludaki ofisinde ziyaret etti.
Ziyaret esnasında Dişhekimlği Dergisinin ilk sayısını Ferizan Pekere takdim eden Manav, 17 yıl önce yayınlanan bu ilk sayıdaki tek sektörel ilanın Güney Diş Deposuna ait olduğunu ifade ederek, dişhekimliği bilimsel yayıncılığına katkılarından dolayı Ferizan Pekerin şahsında Güney Diş Grubuna teşekkür etti.
Bu nedenle Güney Diş Deposunun kendileri açısından manevi olarak da önemli bir yere sahip olduğunu sözlerine ekleyen Manav, o dönemde ilan bulmanın neredeyse imkansız olduğunu ifade etti.
Ferizan Peker de bu jest için Bülent Manava teşekkür ettikten sonra şunları söyledi: Bu anlamlı hediye beni geçmişe götürdü ve çok duygulandım. Bu ilan, bilimsel yayıncılığa bugün olduğu gibi geçmişte de Güney Diş Deposu olarak verdiğimiz desteğin önemli bir göstergesidir.
Sektörün büyümesinde ve gelişmesinde basının önemli bir rol üstlendiğini de sözlerine ekleyen Peker, sektörün el ele vererek büyüyeceğini söyledi.
Güney Diş Deposunun gerçekleştirdiği ilkler
Diş depocularının dişhekimlerine tepeden baktığı 1960lı yıllarda Güney Diş Deposu o dönelmedi çok kısıtlı imkanlarına rağmen dişhekimleriyle ilk kez açık hesap çalışmaya başladı.
Dişçi kodluğu üretiminin olduğu ancak diş üniti imalatının olmadığı 1970li yıllarda ilk diş üniti imalatını başlatan firmalar arasında yer aldı.
1980lerde Türkiyede satış ve pazarlama alanında ilk şubeleşmeyi gerçekleştirdi.
İlk diş üniti ihracatına başlayan firmalar arasında yer aldı
2000li yılların başında ilk Leasingle satış uygulamasını başlattı.
2003 yılında sektörde ilk bayilik sistemini başlattı ve başarıyla uyguladı.
Röportaj ve Haber: Mehmet Yıldızhan