Dentiss Logo

“Kanser hücresini ehlileştirebiliriz”

Genlerin elektrik düğmesi gibi çalışan RNA molekülüyle kanser olduğu yerde kalacak, metastaz yapamayacak. Yani oradan oraya zıplayan agresif kanser hücresi uysallaştırılıp hapsedilecek. RNA interferansı yani RNA düzenleyici moleküller, onkolojide son yılların en önemli gelişmelerinden biri olarak görülüyor. Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir bu gelişmeyi, "Önümüzdeki 3-5 yıl içinde RNA’ya yönelik tedavi ajanları geliştirilecek ve en önemli silahlarımızdan biri olacak" şeklinde özetliyor.
02.11.2009       12.33.42

Genlerin elektrik düğmesi gibi çalışan RNA molekülüyle kanser olduğu yerde kalacak, metastaz yapamayacak. Yani oradan oraya zıplayan agresif kanser hücresi uysallaştırılıp hapsedilecek. RNA interferansı yani RNA düzenleyici moleküller, onkolojide son yılların en önemli gelişmelerinden biri olarak görülüyor. Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir bu gelişmeyi, "Önümüzdeki 3-5 yıl içinde RNA’ya yönelik tedavi ajanları geliştirilecek ve en önemli silahlarımızdan biri olacak" şeklinde özetliyor.

İstanbul Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Demir, RNA molekülünün kanser hücresinin çalışma mekanizması açısından neden önemli olduğunu ntvmsnbc'ye anlattı.

Kanser genleri kapatılacak
"Bugüne kadar, 'Genetik materyal olarak DNA’dan üretilen moleküller hücrenin çalışmasını sağlar' diye düşünüyorduk. Halbuki hücrenin genetik materyalinin kullanımını sağlayan RNA ara molekül grubu var. Son yıllarda hücrenin içinde bulunan genlerin hangisinin çalışacağını, hangisinin duracağını, hangisinin aktif, hangisinin pasif olacağını belirleyen en önemli unsurun RNA molekülleri olduğunu gördük.

Normalde hücre fizyolojik regülasyonunu yaparken bu RNA moleküllerini kullanıyor. Yani RNA molekülleri işin içine girerek, deyim yerindeyse genlerin elektrik düğmesi gibi açılıp kapanmasını sağlıyor. Bazı genleri açıyor, bazılarını kapatıyor ve hücre içinde bir armoni sağlıyor."

Bu bilgi, kanserle ilgili bir geni kapatarak kanserli hücreyi inaktif hale getirmenin mümkün olduğu anlamına geliyor.

 

"Gelişmeyle, RNA molekülleri hedeflendiğinde hücrede açık olmasını istemediğimiz genleri kapatabileceğimiz fikri ortaya çıktı. Artık RNA moleküllerini hedefleyerek huysuz, saldırgan ve çevreye metastaz yapan kanser genlerini kapatabiliriz.

Yıllarca süren laboratuvar araştırmaları bunun mümkün olduğunu gösterdi. Yani RNA moleküllerini hedeflediğiniz ve doğru etkileyebildiğiniz zaman, kanserle ilgili bir geni kapatarak o hücreyi oraya hapsedebiliyorsunuz. Bunun adına RNA interferansı dendi, yani kanser genlerini kapatmak."

Genetik geçiş engellenecek mi?

Onkolojinin molekülleri geliştirmeye ve RNA üzerine yapılacak tedavileri inşa etmeye çalıştığını vurgulayan Prof. Demir, 'Henüz klinik kullanımdan uzak bir laboratuvar verisi ama bugün kullandığımız bütün ilaçlar bir dönem laboratuvar çalışmasıydı. Bunlar çok güçlü silahlar olarak karşımıza çıkacak"diye konuştu.  

Prof. Demir, kanserlerin yüzde 5 ile 10’unun genetik olduğunu belirtiyor. Örneğin, genetik geçişli bir meme kanseri hastasının, anne veya kız kardeşlerinde kanser yapan genler hapsedilirse, bu kişilerde kanser olasılığı sıfırlanabilecek mi, yani genetik geçişin önü tamamen kesilebilecek mi?" sorusuna Prof. Demir'in cevabı:

Kanser başka organa geçemeyecek
"Teorik olarak mümkün ama pratik olarak henüz bu noktada değiliz. Yani RNA düzenleyici moleküller insanlarda kullanılacak ilaçlar haline getirildiğinde, bu söylediğiniz gerçekleşecek ve kanserin genetik geçişinin önü kesilebilecek.

Aynı zamanda şu da olacak; kanserli hücrede bazı genler açık olduğunda metastaz yaptığını biliyoruz. Eğer kanser hastasına o genleri kapatacak RNA tedavisi verirsek, metastazın önüne geçebiliriz. Kanser hücresi bulunduğu organda kalır ama hiç bir zaman başka bir organa geçemez. Yani RNA tedavisi sayesinde kanseri ehlileştirebilir ve uysallaştırabiliriz."  

Organ alınması tam koruma sağlamıyor
RNA molekülü kanserli hücrelerin kültür ortamlarında geliştirildi, hayvan çalışmaları sürüyor. Klinik çalışmaların da yakında başlayacağını belirten Prof. Demir, "Anne veya kız kardeşinde meme kanseri olan kadınlar memelerini ve rahimlerini aldırıyor, bu sizce doğru bir yaklaşım mı?" sorusuna ise şöyle cevap veriyor:

"Kanser riski taşıyan doku veya organın alınması yönünde bir yaklaşım var, Türkiye’de de bunu uygulayan aileler bulunuyor. BRCA1 ve BRCA 2 genlerinde mutasyon olduğu zaman ailevi meme kanseri oluyor ve bu hastaların ailelerinde yaşam boyu meme kanseri görülme riski yüzde 80’lere çıkıyor. Ama bu sadece meme değil, yumurtalık veya karın içi kanseri şeklinde de olabiliyor. O nedenle memelerin alınması tam bir koruyuculuk oluşturmuyor.

Kanserin genetik olup olmadığı belirleniyor
Ayrıca korunmak amacıyla meme ve yumurtalıkların alınması çok büyük bir operasyon ve genellikle yaşam kalitesini bozacak getirileri oluyor. Mesela kadın 30 yaşında menopoza sokulduğunda kemik erimesi ve kalp hastalığı riski artar. Onun için bu yaklaşımı kural olarak ortaya koymamak, kişi ve aile bazında değerlendirmek lazım." 

Hastanın kanından kanserin genetik olup olmadığına bakılıyor. Hastada genetik mutasyon yoksa aile üyelerinin test yaptırmasına gerek kalmıyor. Aksi taktirde aile üyeleri de mutasyon açısından taranıyor ve nasıl bir takip programı oluşturulacağı belirleniyor. Test, üniversite hastanelerinde yapılabiliyor.   Kaynak: www.ntvmsnbc.com

YASAL UYARI: Bu yazı/haber/makalenin bütün yayın ve çoğaltma hakları VESTİYER YAYIN GRUBU'na aittir. Kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen iktibas edilmesi yasaktır.
Reklam
Reklam

Yorum Ekle
Copyright © Vestiyer Yayın Grubu, 1989-2021. Tüm Hakları Saklıdır.