Yaz veya kış, ilkbahar veya yaz her mevsim hareketliliğin eksilmediği, her mevsim başka bir güzeldir Güzel Atlar Ülkesi Kapadokya.
Ürgüp, Göreme, Avanos, Uçhisar, Gülşehir, Zelve, Cavuşin, Kurtdere, Damsa, Kızılçukur, Soğanlı, Güzelyurt, Zindanönü, Fırkatan, Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara, Belisırma, Yaprakhisar, 300 sekemek, Kervanyolu ve diğerleri, hepsi birbirinden farklı yapısı ve özellikleriyle, görenleri hayrete düşüren güzellikteki yöreye Kapadokya deniyor.
Kapadokya, (Pers dilinde Güzel Atlar Ülkesi anlamına gelir). Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır.
Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir.
Kapadokya İki yanardağ arasında kalmış bir düzlükte doğanın akıl almaz güzellikteki taşlarının görsel şöleni... Kaçışlar, mağaraların içine girilen, yerin yedi kat altına saklanan yaşamlar... Kapadokya yani güzel atlar ülkesi yani Ürgüp, Avanos ve Nevşehir arasında bir rüya.
Otobüsle geçerken, yürürken taşların oluşturduğu şekilleri bir şeylere benzetmeye çalışırsınız ister istemez. Benzetildikleriyle anılır sonra. Dervent vadisindeki sevimli deve, Ürgüpteki Ana-baba-çocuk veya Üç güzeller gibi.
Melendiz Çayının ikiye böldüğü Ihlara Vadisinde çay kenarında yürümek, buz gibi suya elini sokmak, sonbaharın hüznünü vadinin içinde hissetmek için yüzlerce basamağı görmüyor gözümüz. Ağaçların altında yürüyerek ilk hırıstiyanlık dönemine ait kaya kiliselerine bakıyoruz. Ağaçaltı, Sümbüllü, Yılanlı, Kokar Kiliseleri bunlardan bazıları. Fresklerin çoğu tahrip olmuş, mağaraların içi kötü kokuyor. Ama vadi yine de çok güzel.
Göreme Açık Hava Müzesi, Unesco Dünya Kültür Miras Listesinde yer alan bir varlığımız. Bu alanda 400ün üstünde kilise olduğu söyleniyor. Elmalı Kilise, St. Barbara Şapeli, Yılanlı Kilise, Tokalı Kilise, Sandal Kilisesi, Karanlık Kilise bunlardan bazıları. Kiliselerde Hz. İsanın hayatı ve İncilden bölümler fresklerle anlatılıyor. Özellikle Karanlık Kilise, ayrıca ücret ödenerek girilen çok güzel ve iyi korunmuş fresklerin olduğu bir kilise.
Uçhisar merkezde bölgenin en yüksek kayasının -Uçhisar Kalesi- üzerine çıkıldığında, çok geniş bir vadi ayaklarınızın altında kalırken karşıda Erciyes Dağı da görünür ki bu manzara mükemmeldir.
Derinkuyu ve Kaymaklı'da kat kat indikçe şaşırtan, buralarda nasıl yaşamışlar sorusunu sorduran, yer yer daracık yollarından geçilirken eğilip bükülen yeraltı şehirleri bulunuyor.
Avanos, ustaların turistlere şovlar yaptıkları, gruptan birini de denemeye davet ettikleri ve her defasında bir türlü şekle girmeyen, sürekli eğilip bükülen çamurun yine usta tarafından bir kaseye, vazoya dönüştürülerek deneyene hediye edildiği, küçücük kaplarda şarap/elma çayı ikram edilen, çanak-çömlek atölyeleriyle dolu. Kızılırmak kenarındaki Avanosta ayrıca halıcılık da yaygın olarak yapılıyor. Halı atölyelerinde de uçan halılar, ipek halılar vb. bölgenin ürünü olan halıların tanıtıldığı süper halı şovlar yapıyorlar. Kapadokya, bir kere gitmekle doyamayacağınız güzellikler sunmaya devam ediyor.
Nasıl Gidilir?
Bölgeye gitmek için İstanbuldan yola çıkıyorsanız, otoyol konforuyla, Çamlıca-Kaynaşlı arasının keyfini sürerek, seyahatinize güzel bir başlangıç yapabilirsiniz. Ardından çift şeritli Bolu Dağını veya direkt Bolu Dağı Tunelinden geçerek Ankara çevre yoluyla Kırıkkale üzerinden Kırşehir ve Mucuru 6 kilometre geçip Hacıbektaştan sonra, yaklaşık 7 saat süren yolculukla bölgeye ulaşıyorsunuz. Bölgede tüm yollar asfalt. Yokuşlar ise düzgün ve parke. Yılın hemen her mevsiminde burası gezilebilecek nitelikte. Gündüz sıcak ve serin olan bölge, ilkbahardan başlayarak elbiselerini giyip ziyaretçilerini bekliyor. İstanbul Nevşehir arası 730, İzmir Nevşehir arası 763 ve Ankara Nevşehir arası ise 276 kilometredir.