Dentiss Logo

Diş sağlığı genel sağlığın bir anahtarı

Ağırlıklı olarak diş eti konusunda çalışmalar yapan Periodontolog Doç. Dr. Halil Taşer, dişlerin sert şekilde fırçalanmasının diş hassasiyetine neden olduğunu söylüyor. Herhangi bir sorunu olmayan bir bireyin bile yılda en az bir kez dişhekimine muayene olması gerektiğini dile getiren Taşer, dişlerin yumuşak fırçalarla fırçalanmasını öneriyor. Diş eti hastalıklarında genetik özelliklerden çok kişisel ağız bakımının önemli olduğunu belirten Halil Taşer, ağız – diş sağlığıyla ilgili halkı bilinçlendirici yayınlara gazete ve televizyonlarda daha fazla yer verilmesi gerektiğini düşünüyor.
10.01.2008       16.00.57

Ağırlıklı olarak diş eti konusunda çalışmalar yapan Periodontolog Doç. Dr. Halil Taşer, dişlerin sert şekilde fırçalanmasının diş hassasiyetine neden olduğunu söylüyor. Herhangi bir sorunu olmayan bir bireyin bile yılda en az bir kez dişhekimine muayene olması gerektiğini dile getiren Taşer, dişlerin yumuşak fırçalarla fırçalanmasını öneriyor. Diş eti hastalıklarında genetik özelliklerden çok kişisel ağız bakımının önemli olduğunu belirten Halil Taşer, ağız – diş sağlığıyla ilgili halkı bilinçlendirici yayınlara gazete ve televizyonlarda daha fazla yer verilmesi gerektiğini düşünüyor.

 

Periodontolog Doç. Dr. Halil Taşer 1953 yılında Şanlıurfa’da dünyaya geldi. 1976’da Hacettepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’nden mezun olduktan sonra üniversitelerde ve yurtdışında çalışan Taşer, 16 yıldır serbest muayenehane hekimliği yapıyor. Ağırlıklı olarak Periodontal ağırlıklı vakalarla ilgileniyor.

 

Halil Bey, ağız – diş sağlığı konusundaki önemli kavramlardan biri diş hassasiyetidir. Bunu biraz açıklar mısınız?

 

Diş hassasiyeti, genellikle sert diş fırçalanması sonucunda diş etlerinin çekilmesi, açığa çıkan sement tabakasının aşınması sonucunda ortaya çıkan bir sorundur. Sement tabakası açığa çıktığı zaman dentinin içindeki kanalcıklarda bulunan sinir uçları dış ortamla temasa geçiyor ve dişte keskin ve kısa süren bir ağrıya sebep oluyor. Genellikle hassasiyet sorunu olan hastalar dişhekimine gitmekten korkuyorlar. Çünkü önemli bir sorunla karşılaşabileceklerini zannediyorlar. Muayene sonrasında çözümlenmesi kolay bir sorun olarak nitelendirdiğimiz diş hassasiyetiyle ilgili bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Toplum olarak daha iyi temizlediğine inanarak sert diş fırçası kullanmak gibi bir alışkanlığa sahibiz. Diş aralarının temizlenmesi ve bakteri plağının tam olarak diş yüzeyinden ortadan kaldırılması gibi önemli ağız – hijyen yöntemlerini doğru uygulanmıyor. Dolayısıyla hassasiyet devam ediyor. Hassasiyeti olan ya da olmayan herkesin yumuşak bir fırça, diş ipi ve diğer yardımcı unsurları  kullanması diş hassasiyetinin önlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Bütün bunlara rağmen hassasiyet devam ediyorsa, özel diş macunlarının kullanılmasını öneriyoruz. Sıcak, soğuk, tatlı ve ekşi gibi farklı hassasiyetlere karşı bu macunları rahatlıkla önerebiliyoruz. Eğer çok ileri boyutlarda dişte aşınma ve diş etinde çekilme varsa, yardımcı dolgu malzemeleriyle bu bölgeler doldurulabiliyor.

 

Ülkemizde hastalarla dişhekimleri arasındaki ilişkileri nasıl görüyorsunuz?

 

Genelleme yapmak gerekirse, ülkemizde herhangi bir problem olmadıkça dişhekimine gidilmiyor. Hastalarımıza altı aylık süreler halinde ya da yılda bir defa diş muayenesi olmalarını öneriyoruz. Ancak bu altı aylık süre herkes için geçerli değil, kimi hastalarımız üç ayda bir kontrole gelirken bazı hastalarımızı yılda bir kez muayene etmemiz yeterli olabiliyor. Çünkü her bireyin diş eti ya da diş problemi oluşturma yatkınlıkları farklılıklar gösterebiliyor. Ancak ağzında hiçbir sorunu olmayan bir kişinin bile mutlaka yılda bir kere dişhekimine görünmesi gerekiyor.

 

Diş çürüğünün başlıca nedenlerinden bahsederek diş kaybının ve çürüğünün sebep olduğu hastalıklardan bahseder misiniz?

 

Diş çürüğü multifaktöriyel bir olaydır. Tükürüğün yapısı, tükürükteki bakteri miktarı, beslenme alışkanlığı ve dişin yapısı bu süreçte önemli rol oynuyor. Çürüğün önlenmesindeki en önemli unsur beslenme şeklimizdir. Eğer gıda rejimi uygun değilse dişler çürüyebiliyor. Özellikle bol miktarda şekerli ve asitli yiyeceklerin tüketilmesi halinde dişlerde çürüme olabiliyor. Hastalarımıza lifli ve şekersiz gıdaları tercih etmelerini söylüyoruz.

 

Son yıllarda diş eti hastalıklarıyla kalp – damar rahatsızlıkları ve diyabet arasındaki ilişkiler araştırılıyor. Bunların birbirini etkilediğine yönelik çalışmalar yapılıyor. Öte yandan diş çürüğünün ya da ağız içindeki bir enfeksiyonun vücudumuzun diğer bölgelerinde bulunan organları olumsuz etkilediği de yıllardır bilinen bir gerçek. Eklem, kalp, romatizmal kalp gibi rahatsızlıklar buna örnek gösterilebilir. Diş sağlığı genel sağlığın anahtarıdır. İyi olduğunda, genel sağlık hakkında da olumlu fikirler edinebiliriz.

 

Bir kişinin ortalama ağız bakımıyla ilgili yapması gerekenlerin başında dişlerin fırçalanması geliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

 

Ağırlıklı olarak diş eti konusunda çalıştığım için şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki diş üzerindeki bakteri plağının oluşması sadece iki saatte meydana gelmektedir. Bu plak 24 sonra diş eti üzerinde zararlı etkisini göstermeye başlıyor. Bunları daha çok iltihabi bulgular olarak gözlemliyoruz. Bu süre içinde dişlerin fırçalanması ve aralarının temizlenmesi, hastalığın oluşumunun engellenmesi açısından önem taşımaktadır.

 

“Dişlerinizi günde 3 veya 4 kere fırçalayın” demek geçerli bir kavram değildir. Hastaların ağız hijyeninin tam olarak sağlanması için dişlerin sabah ve akşam fırçalanmasını ve günde en az bir kez diş ipiyle diş aralarının temizlenmesini öneriyoruz. Gece uyurken tükürükte bulunan bakteri miktarı maksimum seviyeye yükselmektedir. Bundan ötürü sabah saatlerinde dişlerin mutlaka fırçalanması gerekiyor. Fırçalamak demek sadece ağızda hoş bir tadın kalması ya da ferahlık oluşturmak anlamında düşünülmemelidir, fırçalamak suretiyle dişler temizlenmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dişlerin kaç kez fırçalandığından ziyade diş yüzeylerinin ve aralarının doğru şekilde temizlenmesidir.

 

Fırçalama şekli ile kullanmamız gereken fırça ve macunlar hakkında bilgi verir misiniz?

 

Hastalarımıza yumuşak fırçalar kullanmasını önemle öneriyoruz. Toplumumuzda sert diş fırçalarıyla yapılan temizliğin en iyi yöntem olduğuna dair yanlış bir kanaat hakim. Oysa sert fırçalar bakteri plaklarını ortadan kaldırmadığı gibi, aşındırmayı da hızlandırıyor. Aralarda kalan yemek artıklarının temizlenmesine çalışılır. Oysa bunlar kendiliğinden temizlenebiliyor. Bir birey en iyi bildiği yöntemlerle dişlerini fırçalamalıdır. Dişler yumuşak bir fırçayla ortalama bir dakika içinde diş etinden dişe doğru fırçalanmalıdır. Fırçanın dört darbeyle dişleri temizlemesi yeterlidir.

 

Macunlarda ise grenlerinin küçük olmasına, yani aşındırıcı olmamasına dikkat edilmelidir. Dişlerini beyazlaştırdığına inanarak aşındırıcı içeren macunları kullanan hastaların dişlerinde belirli bir süre sonrasında hassasiyet oluşuyor. Hatta böyle sorunları olan kimi hastalarımız bütün dişlerinin çürüdüğünü sanıyorlar. Genellikle tadını en çok beğendiğiniz macunlar kullanılabilir. En etkin macunu parmaklarınızla dişlerinize sürseniz bile istenilen faydayı alamazsınız. Çünkü macun ile fırçayı birada doğru şekilde kullanmak gerekiyor. Burada dişlerin temizlenmesinde diş fırçasının mekanik temizleme etkisi bir kez daha vurgulanmalıdır.

 

Türkiye’nin ağız hijyeni konusunda içinde bulunduğu durumu değerlendirerek yapılması gerekenlerden bahseder misiniz?

 

Dişlerimiz bizler için çok değerli, kıymetini bilmemiz gerekiyor. Ne yazık ki ülkemizde bu konuya yeterince önem verilmiyor. Olayı sadece ekonomik boyutta değerlendirmemek lazım. Sosyal, kültürel özellikler de belirleyici olabiliyor. İnsanların kendilerine verdikleri önemle ilgili şey. Özellikle diş eti sağlığının korunması için bir ömür boyu diş fırçasını ve ara ara yüz temizleyicilerini elimizden bırakmamamız gerekiyor. İnsanların genetik özellikleri diş çürümelerinde etkiliyken özellikle yetişkin dönemlerde rastlanan diş eti rahatsızlıklarında önemli  rol oynamıyor. Çürüğün önlenmesinde suyun florlanması gibi halk sağlığı yöntemleri olmasına karşın, diş eti hastalıkları sadece bireysel düzeyde alınan önlemlerle çözülebilir.

 

Böyle önemli bir konuda eğitim önem kazanıyor. Okullarda verilecek eğitimin faydası sınırlıdır, çünkü bu eğitim sürecin bir ömür boyunca devam etmesi gerekiyor. Televizyon, gazete ve dergilerde diş sağlığının önemine, genel sağlığa olan etkilerine, bir diş kaybının ne gibi sonuçlar getirebileceğine dair haber ve uyarıcı bilgilerin yayınlanması toplumumuzdaki her yaştan insanın bilgilenmesinde büyük katkılar sağlayacaktır. Tabii ki böyle bir organizasyonun da Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ile birlikte yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum.. 

YASAL UYARI: Bu yazı/haber/makalenin bütün yayın ve çoğaltma hakları VESTİYER YAYIN GRUBU'na aittir. Kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen iktibas edilmesi yasaktır.
Reklam
Reklam

Yorum Ekle
Copyright © Vestiyer Yayın Grubu, 1989-2021. Tüm Hakları Saklıdır.