ÖZET
Bu makalede, lazerin endodontide, özellikle direkt pulpa kuafajında kullanımından bahsedilmiş, ve Er:YAG lazer ile hastalar üzerinde yapılan çalışmalar ve de bunların sonuçları anlatılmıştır. Amacımız lazerin direkt pulpa kuafajında kalsiyum hidroksitten önce kullanıldığında pulpanın canlılığını, sadece kalsiyum hidroksit ile yapılan kuafajdan daha iyi koruduğu gözlemlemektir. Çalışmamızda 6 hastada 8 adet dişte çalışılmıştır. Takip seanslarında yapılan muayenelere göre Er:YAG lazer ile yapılan direkt kuafajın daha başarılı olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Direkt pulpa kuafajı, Er:YAG Lazer
GİRİŞ
Lazer günümüzde diş hekimliğinde, konservatif diş hekimliğinde, endodontide, periodontolojide, oral cerrahide, implantolojide, protetik tedavide, ortodontide, ağız hastalıklarında, estetik prosedürlerde kullanılmaktadır(6). Endodontide ise, direkt pulpa kuafajında, debris uzaklaştırılmasında, kök kanallarının kurutulmasında, smear tabakasının uzaklaştırılmasında, kök kanal dezenfeksiyonunda, ve kök kanal şekillendirilmesinde kullanılmaktadır(6).
Diş hekimliğinde çok çeşitli lazer tipleri kullanılmaktadır. Bu lazer tiplerinden her biri farklı bir endodontik prosedür için kullanılmaktadır(3). Bu lazer tipleri ve kullanıldıkları endodontik prosedürleri aşağıdaki tablolarda özet olarak görebiliriz(3).
Lazer Tipi
Cinsi
Dalga Boyu
Argon
Gaz
488, 515 nm
Helyum-Neon
Gaz
633 nm
Diyot
Yarı iletken
635, 670, 810, 830, 980 nm
Nd:YAG
Solid
1064 nm
Er,Cr:YSGG
Solid
2780 nm
Er:YAG
Solid
2940 nm
CO2
Gaz
9600, 10600 nm
Tablo 1. Diş hekimliğinde kullanılan lazer tipleri
CO2
Er: YAG
Er,Cr:YSGG
Argon
Nd:YAG
Diyot
Direkt pulpa kuafajı
+
+
Kök kanallarının kurutulması
+
+
+
Smear tabakasının uzaklaştırılması
+
+
Kök kanal dezenfeksiyonu
+
+
+
+
+
Kök kanalının şekillendirilmesi
+
Tablo 2. Endodontik lazer prosedürleri
Direkt pulpa kuafajı; dentin yapma gücünü yitirmemiş ve enfekte olmayan pulpanın travma veya kavite preparasyonu sırasında ekspoze edilmesi halinde canlılığının korunmasının sağlanmasıdır(2).
Lazer; diş tedavisinde daha çok kullanıldığından sıklıkla dişin sert dokuları üzerinde etkisi araştırılmış ve çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Lazerin bir bağ dokusu olan pulpa üzerine etkisi ise direkt pulpa kuafajı tedavisi yapılarak araştırılmıştır(1). Minimal doku penetrasyonu olması ile etkisinin yüzeyel kalması, işlem sırasında bakteriyel kontaminasyon olmayışı, bakteri eliminasyonu sağlanması, hemostaz sağlanması, minimal pıhtı oluşumu gibi özelliklerinden dolayı direkt pulpa kuafajında tercih edilmektedir. Bu ve benzer uygulamalarda karşılaşılan en büyük sorun pulpadaki ısı artışıdır. Bu ısı artışı, lazerin gücüne, dalga boyuna, uygulama süresine, ve uygulandığı alana göre değişir. Hava ve su ile soğutma sistemleri kullanılarak bu etki minimuma indirilmeye çalışılmaktadır(2).
Perforasyon kole bölgesinde olduğunda kole hattının üzerinde kalan pulpa dokusunun kanlanması bozulacağından bu bölgede tercih edilmez. Perforasyonun çapı 1 mmden fazla olmamalıdır aksi takdirde başarı olasılığımız azalmaktadır. Asepsi, antisepsi ve izolasyona dikkat edilmezse bakteri kontaminasyonuna bağlı başarısızlık söz konusu olacaktır. Endikasyona dikkat edilmelidir, mutlaka güvenilir bir vitalometrik muayene yapılmalıdır, yanlışlıkla devital bir dişe kuafaj yapılmamalıdır. Kuafaj yapıldıktan sonra kavite mikrosızıntıya engel olacak bir siman ile kapatılmalıdır, aksi takdirde bakteri kontaminasyonu olacaktır. Hastada kanama bozukluğu varsa kanama kontrolü sağlanamayabileceğinden başarısız olunabilir. Diyabet varlığında yara iyileşmesi geç gerçekleştiğinden kuafaj tedavimiz başarısız olabilir. Avitaminozlarda, özellikle C vitamini eksikliğinde kollajen fibrillerin yapımı durur ve iyileşme olumsuz yönde etkilenir. İleri derecede periodontal hastalık varlığında da tedavimiz olumsuz etkilenir(2).
VAKA RAPORLARI
Çalışmamızın başında, görüş kolaylığı, komplike kök kanal sistemine sahip olmayışları ve tek kök tek kanal olmalarından dolayı çoğunlukla alt premolarlardan oluşan 30 hasta seçildi. Bu hastalardan bir kısmı yazılı onam esnasında lazerle tedaviyi reddetti, bir kısmı randevularına gelmedi, bir kısmı da aşırı periodontal harabiyet ve sistemik durumu nedeniyle tarafımızdan elendi. Çalışmaya başladığımız 12 hastadaki 14 dişten 3 tanesi çürüğün temizlenmesi esnasında ekspoz olmadı, 1 tanesine ise perforasyon sahasının büyük olması sebebiyle kanal tedavisi uygulandı. Çürüğün temizlenmesi sırasında ekspoz olan 8 hastadaki 10 dişe Er:YAG lazer ile direkt kuafaj uygulandı. Bu hastalardan 2 tanesi takip randevularına gelmediler. Sonuç itibariyle çalışmamızı ve takiplerimizi 6 hastadaki toplam 8 diş ile sürdürdük. Çalışmada kullanılan dişleri, yaş ve cinsiyet dağılımını aşağıdaki tabloda görmekteyiz.
Diş
Yaş
Cinsiyet
Anamnez
1.
44
30
♂
Ø
2.
13, 35
31
♂
Ø
3.
44
36
♂
Ø
4.
15
30
♀
Ø
5.
44
28
♀
Ø
6.
35, 45
26
♀
Ø
MATERYAL METOT
Çalışma için seçilen ve lazer ile kuafaj uygulanacak hastaların öncelikle vitalometrik muayeneleri yapıldı, bunun için elektrikli pulpa testi kullanıldı. Daha sonra seçilen dişlerden periapikal radyografiler alındı. Ardından hastalarımızın önceden hazırlanmış yazılı onamları alındı ve çürüğün temizlenmesi işlemine geçildi. İşlem öncesinde, vazokonstrüktörlü lokal anestezik pulpada iskemiye yol açacağından ve de tedavi olumsuz etkileneceğinden vazokonstrüktörsüz lokal anestezik uygulandı(1). Çürük temizlenmesi esnasında ekspoz olan alana Er:YAG lazer aşağıdaki şekilde uygulandı.
Non-kontakt R02 el aleti
Mod: VLP (very long pulse)
Enerji: 200 mJ
Frekans: 4 Hz
Atım süresi: 1 ms
Uygulama süresi: 2 sn
Er: YAG lazer uygulanması sırasında kullanılan bu parametreler üretici firmanın önerdiği şekilde kullanılmıştır. Lazer uygulamasının ardından perforasyon sahasına Kerr Life kalsiyum hidroksit yerleştirilmiştir. Bunu takiben de kavite, çinko oksit ojenol siman ve çinko fosfat simanla kapatılmıştır. İşlem sonrasında hastalara takip randevuları verilmiştir. İlk takip randevusu operasyondan 1 hafta sonrasına, ikincisi ise 3 hafta sonrasına verilmiştir. Takip randevularında dişlere vitalometrik muayene yapılmış ve hepsinin canlılığının devam ettiği görülmüştür. Üç haftalık takiplerde herhangi bir semptoma, pulpal bir reaksiyona rastlanmamıştır. Diğer takip randevuları 8 ay boyunca ayda bir olacak şekilde ayarlanmıştır ve tedavilerin başarılı olup olmadığına dair periyodik muayenelere devam edilmektedir.
TARTIŞMA
Moritz ve arkadaşları 1998 yılında yaptıkları bir çalışmada, 200 dişten 100 tanesine yalnızca kalsiyum hidroksit ile kuafaj yapılmış, diğer 100 tanesine ise CO2 lazer uygulanıp ondan sonra kalsiyum hidroksit yerleştirilmiştir. Bir hafta ve 12 ay boyunca ayda bir yapılan takiplerde termal testler ve lazer doppler flowmetre ile vitaliteler değerlendirilmiştir. Lazer uygulanan grupta 12 ay sonunda 89 diş vital kalırken, kontrol grubu olan kalsiyum hidroksit grubunda bu sayının 68 olduğu görülmüştür. Sonuç olarak lazerin direkt pulpa kuafajında daha başarılı olduğu düşünülmüştür(4).
Santucci ve arkadaşları 1999 yılında direkt pulpa kuafajı için Dycal ile Nd:YAG lazer ve Vitrebondu kıyaslamışlardır. Çalışmada kullanılan bu iki teknik 54 ay sonunda değerlendirilmiştir. Sonuç olarak Nd:YAG lazer belirgin olarak daha başarılı bulunmuştur(5).
Kimura ve arkadaşları 2000 yılında yaptıkları derlemede, lazerin 1971de endodontide ilk kullanımından bu yana gösterdiği gelişim özetlenmiş ve pulpal diagnoz, dentin hassasiyeti, pulpa kuafajı, kök kanallarının sterilizasyonu, şekillendirilmesi, ve de apikoektomi girişimlerinde lazerin kullanımına değinilmiştir. Pulpa kuafajında lazer enerjisinin çok yüksek olması durumunda tedavinin başarısız olacağından bahsedilmiştir(3).
Walsh ve arkadaşları 2003 yılında diş hekimliğinde lazerin şu anki durumunu derlemişlerdir. Bu yayında lazerin diş hekimliğinde birçok alanda, ve birçok tip lazerin kullanıldığından bahsedilmiş ve lazerin klinik uygulamalardaki kullanımlarına değinilmiştir. Gelecek 10 yıl içinde daha da gelişeceği anlatılmıştır. Burada da direkt kuafajda ısının bir dezavantaj olduğundan ancak soğutma sistemleri ile bunun üstesinden gelinebildiğine değinilmiştir(6).
SONUÇ
Sonuç olarak, lazerin minimal doku penetrasyonu olması ile etkisinin yüzeyel kalması, işlem sırasında bakteriyel kontaminasyon olmayışı, bakteri eliminasyonu sağlanması, hemostaz sağlanması gibi özelliklerinden dolayı direkt pulpa kuafajında kalsiyum hidroksitten önce kullanıldığında pulpanın canlılığını, sadece kalsiyum hidroksit ile yapılan kuafajdan daha iyi koruduğu düşünülmektedir. Yaptığım vakalara, 3 haftalık takip muayenelerime dayanarak , şimdilik herhangi bir semptom olmamasını göz önünde bulundurarak yöntemin başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
Dt. Emre İriboz, M.Ü. Diş Hek. Fak. Diş Hastalıkları ve Tedavisi AD
Prof. Dr. Hesna Sazak Öveçoğlu, M.Ü. Diş Hek. Fak. Diş Hastalıkları ve Tedavisi AD
KAYNAKLAR
1. Cohen S., Hargreaves K. Pathways of the Pulp 9th. Edition
2. Çalışkan K. Endodontide Tanı ve Tedaviler
3. Kimura Y., Wilder-Smith P., Matsumoto K. International Endodontic Journal, 33,
173-175, 2000
4. Moritz A. J. of Endodontics Vol.24, No.4, April 1998
5. Santucci R. J. Clin. Laser Med. Surg. 1999, April; 17(2): 69-75
6. Walsh LJ. Australian Dental Journal 2003; 48(3): 146-155
Dt. Emre İriboz
1981 yılında İstanbulda doğdu. İlkokulu Nurettin Teksan İlkokulunda orta okul ve liseyi FMV Özel Işık Lisesinde tamamladı. Liseyi okul birinciliği ile bitiren Emre İriboz, 2005 yılında Marmara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesini bitirdi. Halen Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalında doktora öğrencisi olarak görev yapmaktadır. Eylül 2007de gerçekleştirilen 13. Geleneksel ESE Kongresinde Oval kök kanallarında AET, ProTaper, manuel enstrümentasyon ve iki değişik lazer ile kök kanalı temizlenmesinin verimliliği üzerine klinik poster sunmuş bulunmaktadır.YASAL UYARI: Bu yazı/haber/makale'nin bütün yayın ve çoğaltma hakları VESTİYER YAYIN GRUBU'na aittir. Kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen iktibas edilmesi yasaktır.